Deprem değil uluslararası felaketler geliyor

Allah rızası için bu benim ülkem mi, bu tartışılan benim ülkemin konuları mı? Dünyada herkes yaklaşan kara bulutlara göre hazırlık yapıyor, benimkiler de ne olur olmaz diye öbür tarafa yatırım yapıyor. Dünya ekonomisi alarm veriyor, her tarafta ekonomik sirenler çalıyor, benimkiler büyük bir ciddiyetle oturup kafamızı açalım mı kapayalım mı bunu tartışıyor.
Bu hafta ABD’nin Merkez Bankası sayılan Federal Rezerv yeniden faiz hadlerini düşürüyor. Faiz hadlerini bir ay içinde üç kez düşürmeleri borsanın ateşini almaya yetmedi. New York borsasındaki can kaybı devam ediyor.  Amerika’da işsizlik ve enflasyon rakamları piyasaları korkutmuş durumda. Nakit sıkıntısı başladı bile. Mortgage krizi sürüyor. Dolayısıyla finans ve kredi şirketlerindeki peş peşe iflaslar da.
Şimdi diyeceksiniz ki, Amerika’daki ekonomik sıkıntıdan bana ne? Size şunu söyleyeyim, bu ekonomik sıkıntı ABD’de bir olursa Türkiye’de yüz olur. Bu sıkıntının temelinde Türkiye’de dolaşan her yüz dolardan 85’i, doğrudan veya dolaylı olarak ABD’ye ait. Avrupa şirketi falan diye gördüğünüz çok uluslu şirketlerin de etiketini kazırsanız altından Amerika çıkar.
ABD’de siyaset de karışmış durumda. Bush yönetimine ve ekonomik duruma kızgın olan Amerikan halkı bu kez, Cumhuriyetçilere oy vermek istememesine rağmen Demokratların biri kadın öteki siyahî iki adayı öne sürmesi, halkın yeniden Cumhuriyetçilere dönmesine neden oluyor.
Ayrıca Tayyip Bey taifesinin defalarca Kürtlere destek olan tarikattan seçim bağışı alan ve Ermeni soykırımına destek veren Hillary Clinton’a yanaşması da bir başka yürekler acısı durum. Yani sık sık yurt dışına çıkarak, ancak bir dış politika bu kadar başarısız bir hale getirilebilir. Gerçi iktidara geldikleri günden bu yana bir tane bile başarılı dış politika konusu üzerinden geçemedi ama olsun, biz saçımızın bir telini bile göstermeyen Hristiyan rahibe kıyafetleri için kıran kırana mücadele ederiz.
Amerika siyaseti bizi ilgilendirmez demeyin. O kadar çok ilgilendirir ki, ABD’nin eli bizim politikacıların arka cebinde ve oradan da ara sıra sıkarak veya çimdikleyerek, onları gayet güzel yönetiyor. Dünyadaki global ısınma, iklimlerin değişmesi de bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Kar kış kıyamet Allah’tan geliyor. Ne yapalım. Dünya ısınıyormuş, zaten çoğumuz cehenneme gideceğimiz için galiba yüce Rabbimiz vücutlarımızı alıştırıyor.
Amerikan Büyükelçisi PKK sorununa da el atmış. Bense ne zaman hadi şimdi zamanı diye dürtmelerini bekliyordum zaten. Hatırlarsanız Başbakan Erdoğan, Washington’da 5 Kasım 2007 tarihinde ABD Başkanı Bush ile yalnız kalıp, gerekli talimatları almıştı ve adı da ABD ile istihbarat paylaşımı olmuştu. Oysa o konu için verilen taviz, daha önce de yazdığımız gibi PKK’ya siyaset affı getirilmesiydi. Erdoğan’ın ağzı pek sıkı olmadığı için de İspanya’da konuyu ağzından kaçırdı ve ardından da gündemi türban ile kararttı gitti.
Tabii bizim araştırmacı, soruşturmacı, patroncu ünlü boyalı basınımız, konuyu, kendi çıkarları doğrultusunda ele aldı. Özgürlük özgürlük diye, Avrupa ülkelerinin çığırtkanlığını yapanlar da şimdilerde şaşkın. Almanya’da yaşanan Türk düşmanlığı ve Türklerin evlerine yönelik kundakçılık vakaları, öteki yanda türban vakasının ardında ortaya çıkacak gelişmeler. Herhalde evdeki eşlerinin zoruyla kafalarına biraz dank etti. Şimdilerde çaktırmadan konu aleyhine bir şeyler sokuşturuyorlar.
Demek ki neymiş, bizimkilerin gürültülü gündemleri türban, sessiz ve daha tehlikeli gündemleri ise PKK’ya siyasi af. MHP de yakında yeni bir önerge ile AKP’nin bu işten kazançlı çıkmasını önlemek amacıyla önceliği ele geçirebilir. Türk kamuoyu da kendi geleceğine gamsız, kendilerine her atılan iple oynayıp duruyor. Bu arada ne olur ne olmaz diye AKP’nin liderleri sürekli kendilerini yurt dışına atıp ,güvence altına alıyorlar. Parti içinde birileri galiba onlarla, geliyorlar ha diye dalga geçiyor.
Bekleyin, bekleyin bakın başımıza daha neler neler gelecek. Ergenekonlar, türbanlar yakında olacakların yanında, çocuklara uykudan önce masallar gibi olacak.

Yazarın Diğer Yazıları