Deprem kime ikaz?

Depremle sarsıldık. Elazığ-Sivrice merkezli 6.8 büyüklüğündeki deprem çok geniş bir alanda hissedildi. Hayatlarını yitirenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

Fert olarak acıyı yaşıyoruz ama, bu acıyı hissettirmemesi gereken devlettir.

6.8 büyüklüğünde bir deprem, sık deprem olan Japonya'da meydana gelseydi, yıkım oranı ne olurdu? Baktım, Fukuşima'da 22 Kasım 2016'da, 10 km. derinlikte 6.9 büyüklüğünde deprem meydana geliyor, can kaybından ve yıkımdan bahsedilmiyor. Yine Fukuşima'da 11 Mart 2011 günü, 32 km. derinlikte 9.0 büyüklüğündeki deprem nükleer santral kazasına yol açıyor, Tsunami yüzünden 20 bin kişi hayatını kaybediyor.

Japonya'da sık deprem olduğu için, tedbirler ona göre alınıyor. Ancak olacakların önüne geçmek o kadar kolay değil.

İki atom bombasıyla İkinci Dünya Savaşı felaketini yaşamış Japonlar, küllerinden yeniden doğdular desek yeridir.

Hiç düşündünüz mü? Depremin büyüklüğü, şimdiye kadar kaydedilene bakılırsa 9.5'i geçmiyor. Sarsıntının endazesi mi var, yoksa ilahî güç ikazda mı bulunuyor da oranı belli seviyede tutuyor?

Biz de deprem kuşağındayız. Şimdi dinî ahkâm kesen allamemize, şeyhimize, şıhımıza bakarsanız, Allah, Kur'ân ahkâmından çıkanlara ceza veriyor.

Allah'ın iradesi dışında hiçbir şeyin olamayacağına iman eitmişiz. (Bkz. En'âm, 6/59).

Ekolojik dengenin dışında, depremlere bir ilâhî mana yükleyebilir miyiz?

İlâhî mana yükleseydik, Son Peygamber'e inanmayanların hepsinin tepesine evlerinin çökmesi lâzımdı.

Şu var ki, "ikaz" olarak bakmamız gerekir. Silkelenir, kendimize geliriz. Her manada tedbir düşünür, Yaratan'ın iradesine teslim oluruz.

İkaz deyince... Peş peşe depremler, bu hükûmete bir ikaz olabilir mi? (Hükûmet dediysem, Saray Mukîmi'nden başka kim olabilir! Bütün bakanlıkları nezdinde toplayan o; her şeyi bilen, her şeyi yapan, her şeyi düşünen o; maiyetinin cüz'î iradesi bile Zat-ı Muhterem'in elinde desem hakikati ifade edip etmediğimi söyleyebilir misiniz!)

Görünen o ki, ikaz Zat-ı Muhterem'e...

Sözü Kanal İstanbul'a getireceğim. (Türkçeyi de ifsat ettiler. Türkçemizde "Kanal İstanbul" gibi bir ifade yok. Dense dense "İstanbul Kanalı" denir. İsim tamlamasıdır. "Kanal İstanbul" sıfat tamlaması olur ki, Kanal sıfat değil. Paralelinde Boğaz var. O zaman "İstanbul Boğazı" yerine "Boğaz İstanbul" demek gerekir.)

Saray, kanal meselesini sık konuşulmaya başladıktan sonra Allah'ın itâbı İstanbul üzerinden peş peşe geldi, sonra Türkiye'nin birçok noktasında depremle sarsıldık, sarsılıyoruz...

Bunun manası açık: Bırak İstanbul'a kanal yapmayı... Git Japonlara, sık deprem karşısında ne gibi tedbirler almışlar, neden zarar beklenenin çok çok altında, onu araştır ve Türkiye'de tatbik et; tabiatın dengesini bozma. Kanal için harcanacak parayı, halkın refahı, sağlığı için harca...

Dünyanın neresinde iki denizi birleştiren boğaz varken, hemen yanı başında ben bunu beğenmedim, hemen ötesinde bir kanal açacağım, inadım inat demişlerdir?!

Madem İslâmî yaşamayı dillerinden düşürmüyorlar, itâb/ikaz ayetlerini bir incelesinler, diyeceğim ama bilmiyor da değiller.

Allah ıslah etsin!

Yazarın Diğer Yazıları