Depremden çok bu utanmazlar öldürür!

Elazığ'da meydana gelen depremden sonra, hükümete yakın gazetelerin birinci sayfalarını inceliyorum.

Akılalmaz başlıklar, akılalmaz haberler, akılalmaz ifadeler var. 

Bir gazete şu başlığı atmış "Türkiye'nin geçmişi çaresizliklerle dolu… NEREDEN NEREYE". Haberin detayında ise şu ifadeyi kullanıyor; "18 yıl önce üç saat uzaklığa yardım götüremeyen devlet, Elazığ'da göz doldurdu."

Bu nasıl bir gazeteciliktir?

Bu nasıl bir utanmazlıktır?

AK Parti'den sadece bir yıl önceki devlet üç saatlik yere yardım götüremiyorken, AK Parti'nin gelmesiyle birlikte devlet göz dolduruyormuş!

Yazık, gerçekten çok yazık.

Devlet, AK Parti, MHP, CHP, İYİ Parti değildir. Devlet, iktidarlar değişse de devlettir. Buna rağmen devleti iktidarla eşitleyip, enkaz üzerinden siyaset yapıyorlar.

Ayıptır, günahtır.

Kızılay'a güven kalmadı

Üniversite birinci sınıftaydım. Pakistan'da yıkıcı bir deprem olmuş, çok sayıda insan hayatını kaybetmişti.

Üniversitede herhangi bir yardım kampanyası ya da etkinlik yoktu.

Oysa Pakistan'da yaşayan Müslümanlar, Cumhuriyet'in kurulması sürecinde çok hassas davranmışlardı. Pakistanlı kadınlar bileklerindeki bilezikleri bozdurup milli mücadeleye destek için göndermişlerdi.

Biz de genciz, bir şeyler yapmak istiyoruz.

Bir yardım kampanyası düzenleyelim, küçük de olsa katkımız olsun demiştik.

Okul yönetiminden gerekli izinleri aldık. Kızılay da Pakistan için aktif bir kampanya başlatmıştı.

Tuttuk Kızılay Genel Merkezi'nin yolunu, oradaki ilgili kişilerle görüşüp kampanya afişlerini, posterlerini topladık.

Okulda standımızı kurduk, yardımları toplamaya başladık.

2005 yılının parasıyla yanılmıyorsam 372 lira toplamıştık. Çok büyük bir rakam değildi belki ama üniversitedeki gençler Pakistan için çırpınmışlardı.

Sonra topladığımız paraları Ankara Çankaya'daki Kızılay Genel Merkezi'ne götürdüm.

Oradaki görevli kişi "Okul yönetimi tarafından mı böyle bir proje yapıldı" sorusuna "Hayır bizim aklımıza geldi, Pakistan bizim dost ülkemiz zor günlerinde yanlarında olalım istedik" demiştim.

Kızılay'daki personelin yüzünü hiç unutmam; tertemiz, içten bir gülümsemeyle "harikasınız" demişti.

Sonra gözleri doldu, kalktı bize sarıldı.

İşte bizim Kızılay'ımız böyleydi.

"Paralar acaba yerine gider mi? Acaba farklı bir amaçla kullanılır mı?" soruları aklımızın ucundan geçmedi.

Peki ya bugün?

Aynı olay yaşansa, yine aynı yöntemi kullanır mısın?

Tek bir cevabım olur; Hayır

Çünkü siyasetin tam göbeğine yerleşmiş, Boğaz'da lüks yalılar tutmuş, hakkında türlü iddianın ve sorunun olduğu bir yapıya dönüştü.

Elazığ depreminde yaşananlara bakın.

Ölü, yaralı, enkaz altında kalan, yıkılan bina sayıları belli olmadan "Elazığ'daki depremzedeler için 10 TL gönderin" diye mesajlar yaymaya başladılar. 

Böyle bir yapıya nasıl inanacağız, nasıl güveneceğiz?

Daha da kötüsü eleştireni de "vatan haini" ilan etme çabasındalar.

İktidara yakın sosyal medya hesapları ve Kızılay'ın bir troll çetesi varmış. Bunu da yeni öğrendim.

Kızılay'la ilgili paylaşım yapınca anında damlıyorlar, belirsiz profillerden hakarete başlıyorlar.

İstediğinizi yapın, ama şunu bilin ki hain arıyorsanız; inandığımız kurumları, inandığımız değerleri siyasete sokup, ucubeleştirenler büyük vebal aldınız.

Son olarak dün bu yazıyı yazarken Kızılay'dan Ensar'a vergiden muaf olmak için 8 milyon dolar aktarıldığı ortaya çıktı. Haberi ortaya ilk çıkaran Celal Eren Çelik…

Kızılay konuyla ilgili kamuoyuna bilgilendirme yapmak yerine Çelik'e bir açıklama göndererek "Aramızda protokol vardı" dedi.

Yani bu aktarımı kabul etti.

Şimdi bu konuyla ilgili tek bir soruşturma bile açılmayacak.

Hatta haberi yapanlar hakkında soruşturmalar gelebilir.

Kızılay'a nasıl güvenimizi kaybettiysek adalete olan inancımızı da böyle böyle kaybettik.

Yazarın Diğer Yazıları