Derbi ve İstiklal Marşı

Biliyorsunuz derbilerin altın bir inanışı vardı. Derbinin favorisi olmaz derlerdi. Bu tez Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde bir kez daha tekrarlandı. Normalde saha ve seyirci avantajlı takım, yani Galatasaray maçın favorisi olması gerekirken müsabaka öyle seyretmedi. 0-0'lık skorla sahadan ayrılan Fenerbahçe de deplasmandan gülen ve sevinçli ayrılan taraf oldu. Sizce bu bir kazanç mıydı? Beraberlik Fenerbahçe için sevinçle ayrılmaya değer bir sonuç muydu? Maçta ağır basan arz edeceğim diğer enstantaneyi hatırlayınca açıkçası önemsiz kaldı.

***

Peki bu derbiden bir kazanç çıkarmalı mıyız? Evet bence futbolun sadece bir skordan ibaret olmadığını bilen futbol seyircisi bu derbiden milli his ve gerçekler adına bir kazanç çıkardı. Ve ben buna şahit oldum. Maçı izlerken kulak misafiri olduğum Galatasaraylı bir hanım efendi taraftar İstiklal Marşı okunurken; 'Galatasaraylı olmama rağmen şu gördüğüm Galatasaray kadrosu bende, Fenerbahçe kazansın isteğini uyandırıyor' ifadeleri ile adeta Türk futboluna yeni bir bakış açısı getiriyordu.

Bu derbi de benim yakaladığım Türk futbolu adına yürek yakan tek gerçek bu asil düşünce idi. TC ibaresinin kaldırıldığı, andımızın okunmasında bir fayda görülmediği, İstiklal Marşı söyleyemeyen 11 yabancı futbolcu serbestisine hala kimsenin ses çıkarmadığı, 'haini ve futbol cahili' bol bir ülkede takdire şayan bu Galatasaraylı bayan taraftarı yürekten kutluyor ve yönetenlere örnek olmasını diliyorum.

***

Beşiktaş kongresi...

Beşiktaşlıların gündeminde kongreleri var. Bence kongre üyeleri bu seçimden önce mutlaka bir hafıza tazeleyip değerlendirme yapmalıdır. Hafıza tazelemek derken kastım; Fikret Orman'ın Beşiktaş başkanlığına aday olduğu zaman 'işadamı sıfatlı' hiç kimsenin bu göreve yanaşmadığını... Başkan olduktan sonra 1947 yılında yapılan İnönü stadını yeniden yaparak tartışmasız futbol tarihine adını kaydettirdiğini... Ve bu işi Beşiktaş borç batağında denildiği bir dönemde gerçekleştirdiğini mutlaka hatırlamalı ve değerlendirmelidirler. Kimler; kongre üyeleri. Kafi mi? Hayır kafi değil.

***

Beşiktaş camiasından beklediğim kendilerine yakışır asil bir duruş daha var. Yıllarca İstanbul'un üç büyük kulübün geleneklerinde var olduğu halde son zamanlarda değişen yanlış bir davranış biçimine... Asil, renksiz ve siyah-beyaz bir tavırla dur demelerini bekliyorum onlardan. Bu kongrede şu insanların aklını hiçe sayarak sunulan yeni moda 'paralı başkan' komedisine son vermeleri Beşiktaş'a yakışan asil bir davranış biçimi olur. Buna bir gerekçe bekleyenler için de gerekçemiz hazır. Bugüne kadar ben paramla geliyorum diyen hangi başkan kulübü borçsuz bırakmıştır? Hatırlayan var mı? Yok. Yok ise gelin Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'da 100 yıl önce yazılı kurallara dayanmadığı halde bu kulüplerimizi bir asırdan fazla yaşatıp bugünlere getiren bu hukuku yeniden canlandıralım. Paramla geliyorum diyen görgüsüz ve kapitalist anlayış yerine daha mütevazi, terbiyeli, ölçülü yapabileni tercih eden bir kongre yaşansın. Ve parayı veren düdüğü çalmasın. Buyrun tercih sizin.

 

Yazarın Diğer Yazıları