Derinleşen yapısal sorunlar ve belirsizlik

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 22 yıla yaklaşan iktidarında Türkiye ekonomisinde birçok dalgalanma yaşandı. Ancak özellikle son yıllarda uygulanan ekonomi politikaları, kısa vadeli kazanımlara odaklanırken uzun vadeli yapısal sorunların derinleşmesine neden oldu. 2025 Mayıs itibarıyla yayımlanan ekonomik veriler, bu eksiklikleri açıkça gözler önüne seriyor.

1. Fiyat İstikrarında başarısızlık ve enflasyon sarmalı

IMF’nin son raporuna göre Türkiye, G20 ülkeleri arasında 2025 yılında en yüksek enflasyon oranına sahip ülke konumunda. Yıl sonu tüketici enflasyonu beklentisi %31’in üzerinde. Ücret artışları, yönetilen fiyatlardaki sert ayarlamalar ve kur geçişkenliği, bu oranı %33’lerin üzerine taşıyabilir. Yıllardır süren yanlış para politikaları, ısrarla düşük faiz uygulamaları ve sonrasında yapılan ani faiz artışları, enflasyonun kontrol altına alınmasını engelledi. MB’nin sık sık yön değiştiren politikaları ise yatırımcı güvenini zedeledi.

2. Dış denge bozulması ve rezerv erimesi

2025 Şubat itibarıyla 12 aylık cari açık 12,8 milyar dolara ulaşmış durumda. Sermaye girişleri ise yetersiz. Net hata noksan kaleminin negatif seyretmesi ve rezervlerde 2,9 milyar dolarlık azalma, ekonominin dış şoklara karşı kırılganlığını artırıyor. Swaplar hariç net rezervlerin -51,8 milyar dolara kadar gerilemesi, AKP iktidarının döviz rezervlerini uzun vadeli değil kısa vadeli çözümlerle yönetmeye çalıştığını gösteriyor. Bu durum, geçmişte sıkça eleştirilen “yüksek riskli kısa vadeli sıcak para” politikalarının sürdüğüne işaret ediyor.

3. Bütçe disiplini kaybı ve faiz yükü

2025 Mart ayı itibarıyla bütçe açığı 261,5 milyar TL’ye yükseldi. Bu rakam, 2024 Mart’ındaki 209 milyar TL’lik açığı da aşmış durumda. Faiz giderleri ise nominal olarak iki katından fazla artarak kamu maliyesinde ciddi bir yük oluşturdu. Oysa yıllardır sürdürülen “faiz lobisiyle mücadele” söylemi, geldiğimiz noktada yüksek faiz ödemeleriyle çelişir hale gelmiştir. Orta Vadeli Program’da hedeflenen %3,1 bütçe açığı oranı, gerçekte %4,9’a ulaşarak güven kaybını derinleştirmiştir.

4. Gelir dağılımında eşitsizlik ve bankacılık krizi sinyalleri

Türkiye’de bankalarda tutulan paranın %78’i nüfusun yalnızca %1’ine aitken, nüfusun %89’u bankada 10 bin TL’nin altında mevduata sahip. Bu uçurum, AKP iktidarının “refahın tabana yayılması” iddiasının gerçeklikle örtüşmediğini ortaya koyuyor. Aynı zamanda bireysel kredi kartı borçlarında yaşanan %53’lük artış, vatandaşın borçla hayatta kalmaya çalıştığını gösteriyor. Bu tablo, hem sosyal adaletin hem de finansal istikrarın tehdit altında olduğunu göstermektedir.

5. Üretimde daralma ve işsizlikte görünüm yanıltıcı

Sanayi üretimi hem aylık hem yıllık bazda daralma eğiliminde. Kapasite kullanım oranı %74,6 ile Mart 2023’ten bu yana en düşük seviyeye geriledi. Reel sektör güven endeksi ve PMI verileri, imalat sanayisinde yeni siparişlerin ve istihdamın gerilediğini gösteriyor. İşsizlik oranı resmi verilere göre %7,9 gibi düşük görünse de atıl işgücü oranı %28,8’e ulaşarak geniş tanımlı işsizliğin boyutunu ortaya koyuyor. İstihdamın kalitesiz ve güvencesiz olduğu bu ortamda, “rekor istihdam” söylemleri aldatıcı hale gelmektedir.

6. Turizm, konut ve finans sektörlerinde güvensizlik artıyor

Mart 2025’te otel doluluk oranları %26,7 ile pandemi döneminden bu yana en düşük seviyeye geriledi. Konut satış süreleri 70 güne ulaşarak durgunluğun sinyalini verirken, bu sürenin 2008 krizindeki 78 gün seviyesine yaklaşması endişe vericidir. Borsa İstanbul’da yatırımcılar zarar ederken, külçe altın ve döviz yeniden güvenli liman olarak öne çıkmaktadır. Bu durum, yatırımcıların yerli piyasalara duyduğu güvenin zayıfladığını açıkça ortaya koymaktadır.

7. Kapsayıcı ve rasyonel politikaların eksikliği

AKP’nin ekonomi yönetimi; uzun vadeli stratejilerden, kurumsal bağımsızlıktan ve şeffaflıktan uzak bir zeminde yürütülmektedir. Ekonomi politikalarının kişilere bağlı olarak sürekli değişmesi, güven eksikliği yaratmakta, hem yurt içi hem de yurt dışı yatırımcıyı kaçırmaktadır. Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik tartışmalar, kur oynaklığı, enflasyon hedeflerinin sapması ve dış ticaret açığının artması gibi yapısal sorunlar, rasyonel politikalardan ne denli uzaklaşıldığını gösteriyor.

Sonuç olarak; Kronikleşen Kriz Hali

Bugün Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu tablo, yalnızca konjonktürel değil, aynı zamanda yapısal sorunların da sonucudur. AKP iktidarı, popülist politikalar ve günü kurtarma odaklı yaklaşımlar ile ekonomide geçici çözümler üretmiş, kalıcı refah artışı ve istikrar için gerekli adımları atmamıştır. Enflasyon, cari açık, gelir eşitsizliği ve yatırımcı güvensizliği gibi temel göstergeler, mevcut ekonomi yönetiminin yetersizliğini açıkça göstermektedir. Yapısal reformların ertelenmesi, yalnızca bugünün değil, geleceğin de krizini büyütmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları