Devir değişiyor. Biz, kaç kişiyiz?

Siz ne derseniz deyin Türkiye, tersine dönüyor  “2. Cumhuriyet Devri başlıyor” !
Hızlı başladılar. Anayasanın kökten değiştirilmesi ve taslağın içine rejimi yıkacak saatli bombaların yerleştirilmesi, türban yasağının kaldırılması, 2. Cumhuriyetin 101 pare  “zafer toplarının”  ilki idi.
Meğer ne hırsmış. Yeni Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, daha denklerini açmadan, Çankaya’nın tadilatına girişmesi ve  “halka açması”, ,  halkçı bir ayrıntı değil. Çankaya’yı  “halka kapamakla”  eleştirilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e nispet olsun diye de değil; yeni  “rejimin”   2. Cumhuriyetin başı Fransız Devriminden sonra da, Paris’teki Versay vb.. saraylar  “halka” açılmıştı. Türkiye’de de, Cumhuriyetin ilanından sonra, Dolmabahçe, Yıldız vb.. saraylar halka açılmıştı.
Atatürk’ün  “Çankayası” , şimdi Hayrünnisa Hanımın zevkine göre tadil edilir,  döşenir, Sezer’in bütün yaptıkları da tersine çevrilir, ama Çankaya’nın duvarlarına, temeline sinmiş Atatürk’ün  “ruhunu”  oradan sökemeyeceklerdir. O  “ruh” , onları er geç çarpar.
Benim için bunlar, çok acı. Atatürk  “Çankaya” sını, çocukluğumdan beri bilirim. Bugün Köşk alanı içinde bulunan ve Genel Sekreter ikametgâhı olan köşkü babam yaptırmıştı. O köşkün önünde çekilmiş çocukluk fotoğraflarım var, bunun için de içim sızlıyor!

Gözlerimizin önünde
O günlerin  “tersine”  nasıl gelindi? Humeyni  “devriminden”  sonra Türkiye’ye iltica eden Şah’ın generallerine, o zaman bölgede Kolordu Komutanı olan İsmail Hakkı Karadayı Paşa,  “Siz bunların olacağını nasıl fark etmediniz”  deyince, İranlı general;  “Siz, çiçek gözünüzün önünde büyürken fark eder misiniz?” demiş. Onlar  “fark etmemişlerdi” , İran Orta Çağlara döndü. Ya biz?   “Fark ettik, fark ediyoruz” , şeriat ve gericilik tehlikesine karşı,  “Türkiye Laiktir -Laik kalacaktır”  diye milyonlar yürüdü de ne oldu? Bunlar  “Kubbede hoş bir sada” olarak mı kalacak?

Model Türkiye 
Atatürk devrinde, O Çankaya’da iken  “laik” , çağdaş Türkiye; İranlılar, Afganlar, Mısırlılar vb..  “Şarkın mazlum milletleri”  için, erişmek istedikleri ve model ülke idi... Ne acıdır ki şimdi biz,  “Acaba Türkiye, İran gibi olur mu, Malezya gibi tersine döner mi”  diye, kara kara düşünüyoruz...
 “Mahalle baskısı”  bütün ülkeye yayılmakta. Tabii AKP iktidarı baskıyı, alenen kendisi yapmıyor. AKP iktidara geleli ve 22 Temmuz  “zaferinden”  sonra,  “zemin”  bu baskıların yapılmasına, yayılmasına müsait! Oysa bu baskılara karşı  “tarikat ve cemaatlerin” adeta  “sivil toplum örgütleri”  gibi hareketlerine karşı, yasal müeyyideler bulunduğu halde, bunların uygulanmasına iktidar yanaşmıyor.
Her gün, kadrolaşmanın yeni bir örneği görülüyor ve de idarecilerden, rejime ters düşen pervasız sesler çıkıyor. Siz  bu ortamda, şimdi güya merkez partisi olduğunu iddia eden AKP’nin,  “mahalle baskılarına” karşı çıkacağını mı sanırsınız! Atatürk’e ve Cumhuriyet’e söz rüşveti verseler de  “özde”  onlar da, aynı kafadalar!
Bu gidiş durdurulmazsa Malezya da oluruz, İran da, hatta Suudi Arabistan da!
Ancak bir paradoks var; biz  “laikler” , onların deyimiyle  “laikçiler” , bunlara karşı çıktıkça, yalakalar bunun  “Müslümanlığa karşı”  olduğunu yayıyorlar.

Kaç kişiyiz?
Bu gidişe karşı, Tuncay Özkan’ın başlattığı  “Kaç Kişiyiz. Ben de varım” hareketi  “milyonların yürüyüşünün”  devamı olmalı. Evet, biz kaç kişiyiz? Ve bundan sonra ne yapmalıyız? Zira açıkçası, bu Cumhuriyeti göz göre göre kaybedeceğiz.
Umut, o  “kaç kişide” .  “Biz kaç kişiyiz”. Gücümüz sayılarla mı ölçülür? 
Ve son tahlilde son umut; İran’lı generallerin aksine,  “irticanın zehirli çiçeğinin büyüdüğünü” çok önceden fark eden ve uyaran, TSK’da!

Muhtıra
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan sonra, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ da, Kara Harp Okulu’ndaki ilk dersinde; ordunun tehlike karşısında  “uyumadığını”  gene gösterdi.  “Muhtıra”  mı? Evet  “muhtıra” !

Yazarın Diğer Yazıları