Devlet Bahçeli'yi çok destekliyorum

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin en temel ihtiyaçlarından birinin giderilmesine dönük tarihî bir adım attı ve "Hakların, sınırların ve yetkilerin açık ve net şekilde belirlendiği bir toplumsal sözleşmenin/ruh sağlığı yasasının çıkarılmasını" istedi.

Sonuna kadar destekliyorum.

Hatta muhalefet partilerine de, MHP'nin bu konudaki kanun teklifini desteklemeleri çağrısında bulunacağım da, Allah muhafaza MHP, "CHP ve İYİ Parti'yle yan yana görünmemek" için, bu denli elzem bir teklifi geri çeker diye korkuyorum!

Bu yasa, kapsamı da genişletilerek -misal ülkeyi yönetenlere/yönetmeye aday olanlara, her şeyden önce "aklî melekelerinin yerinde olduğuna dair" rapor getirmeleri şartı getirerek- en kısa sürede çıkmalı ve Türkiye;

Kiminin "yalnızlaşmadan kaynaklanan", kiminin "güç zehirlenmesi"nden kaynaklanan, kiminin "yansıtma" hastalığından kaynaklanan, kiminin "paranoyaları"ndan, kiminin "sanrı"larından, kiminin "anksiyete" probleminden, kiminin "hobi", kiminin "fobi"lerinden, kiminin "öldürülme" korkusundan, kiminin "devrilme" kaygısından, kiminin bir türlü uyanamadığı "darbe" kâbusundan, kiminin "stratejik düşleri", kiminin daha da "stratejik düşüşleri"nden, kiminin menopozu, kiminin andropozundan, kiminin "kontrolsüz öfke"sinden, kiminin "aldatılma" kompleksinden, kiminin "kişisel takıntısı"ndan kaynaklanan bu olağanüstü huzursuzluk, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, vicdansızlık, arsızlık, densizlik, iç sıkıntısı çağını kapatmalıdır.

Anayasa... Hukuk... Etik...

Cumhur İttifakı'nın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı, "hukukun olduğu yerde etik konuşulmaz" buyurmuş.

Hukukun olduğu yerde etik ancak Anayasa'yı "takmıyorsanız" konuşulmaz.

Zira, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, "adalet"i sadece "hukuka" değil, "hukuka uygun olarak vicdani kanaate" de emanet etmiştir.

Bolton'a da, Dalton'a da sormayacağız elbette...

ABD'nin "Suriye'den çekiliyorum" maskesinin düşmesinden sonra "PKK/PYD/YPG Devleti" keli görünüp, bir de ABD Ulusal Savunma Danışmanı John Bolton, "Türklerin asgaride ABD ile tümüyle eşgüdüm içerisinde olmayan ve ABD'nin mutabık kalmadığı askerî bir eyleme girmemesi gerektiğini düşünüyoruz… ki hem bizim askerlerimizi tehlikeye atmasınlar hem de başkanın (Trump'ın) öne sürdüğü şart olan bizimle birlikte savaşmış Suriyeli muhalif güçlerin tehlikeye atılmamasını sağlamış olsunlar"  diyerek, Türkiye'ye terör örgütünün hamiliğinin dayatıldığını afişe edince atarlandık ya;

"Bolton musun Dalton musun bilmem, Türkiye ne yapacağını sana ve patronlarına mı soracak?" diye...

Türkiye ne yapacağını, Bolton'a da Dalton'a sormayacak elbette?

Ama Türkiye, özellikle de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun, "Başkan Donald Trump'a Amerikan askerlerinin çekilmesinden sonra Türkiye olarak Suriye'deki Kürt güçlerin korunması teminatı verildi" açıklamasından sonra, kimlerin, kendi adına neler yaptığının hesabını, bu ülkeyi yönetenlere soracak mutlaka!

Ele verir talkımı...

İnsanları, "bidon kafalı", "göbeğini kaşıyan adam", "makarnacı-kömürcü", "dağdaki çobanın oyuyla benim oyum eşit mi" diye ayırmak demokrasinin esaslarına aykırı da "ce-ha-pe zihniyeti" diye ayırmak ve bütün kötülüklerin anası algısıyla hedefe oturtmak çok mu demokrasinin esaslarını özümsemiş kişi tavrı?

"Cumhur İttifakı"nı desteklemeyenleri "illet"le nitelendirip "hastalıklı" ilan etmek çok mu demokratik yani?

SORU-YORUM

Yargı dahil bütün erkleri kendisine bağlamış bir idarecinin, iftira olma ihtimali de bulunan -hatta yüksek olan- yargıya intikal etmiş bir iddiayı temel alarak, "Bu ülkede başörtülü hanımlara Suudi Arabistan'a gidin demek faşistliğin en sefil halidir. En son bir konserden çıkan başı açık örtülü kızlarımıza orada gelip bu şekilde sataşıp Suudi Arabistan'a gidin burada ne işin var diyenlerin halini düşünün adı da sanatçıymış" diye öfke saçması, bu öfkenin hedefi durumundaki oyuncu Deniz Çakır'ın "adil yargılanması"nı etkiler mi? Etkilemez mi? Etkiler ise, bu koşullarda kim tecelli ettirebilir Çakır için adaleti?

GÜNÜN SÖZÜ

Ülkeye sadakat daima, hükümete sadakat ise onu hak ettiğinde. Mark Twain

 

Yazarın Diğer Yazıları