Devlet kıyameti mi bekliyor?..

Tüm dünya, ünlü endüstriyel tasarımcı ve teknoloji girişimcisi Elon Musk'ın

"Son derece sahte bir durum söz konusu... Covid-19 için dört defa test edildim. İki test negatif çıktı, ikisi pozitif... Aynı makine, aynı test, aynı hemşire" şeklindeki iddialarıyla sarsıldı...

Bu açıklama, dünya genelinde Corona üzerindeki kuşkuları, komplo teorilerini, aşı ve ilaçlar üzerindeki spekülasyonları bile geride bıraktı...

Her ne kadar bazı Türk doktorları bu iddiaya karşı, corona testlerinin yüzde 90 oranında doğru olduğunu söylese de, hem testler, hem aşı, hem de ilaç üretimleriyle ilgili çalışmalar kesin sonuçlanmadığı sürece, herşey kaos üreten birer spekülasyondan ibaret kalacak...

Ancak salgınla ilgili acı gerçeklerin sarsıcı şiddeti büyümeye devam ediyor;

Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan salgında tespit edilen toplam vaka sayısı önceki gün itibarıyla 53 milyonu aştı...

Son tabloya göre dünya genelinde 1 milyon 297 bin 475 kişi yaşamını yitirdi.

Peki, bu keşmekeşin Türkiye'ye yansımaları ne hallere gidiyor?..

Memleketin durumu çok vahim, salgın tablosu her gün ağırlaşıyor, ağır hasta ve can kayıpları da giderek artıyor...

Türkiye'de son 24 saatte 3 bin 45 kişiye hastalık tanısı konuldu, 93 kişi yaşamını kaybetti, ağır hasta sayısı ise 3 bin 356 oldu...

Ancak bilim adamlarına da son aylarda hiç inandırıcı gelmeyen bu tablonun aslında çok daha ağır olduğuna yüzlerce kez dikkat çekildi, bilançoların açıklanandan en az on kat fazla olduğu haykırıldı da, gidişat nafile!..

Yoğun bakım çığlıkları!..

Dünyanın bir çok kentinde salgın önlemleri sıklaştırılarak sokağa çıkma yasağı bile uygulanıyor ama Türkiye'de AKP iktidarının çabaları ne yazık ki teyakkuzdan  pervasızlığa, oradan da göstermelik tuhaflıklara doğru gidiyor...

65 yaşa yönelik çelişkili kısıtlamalar ve çok geç kalmış sigara yasağı salgının ağırlaşan tablosuna nasıl etki yapar bilinmez ama önlemlerin bir an önce sertleşmesi, hatta bir çok bilim adamı ve sağlık kuruluşunun çağrılarında da olduğu gibi, en az 14 günlük sokağa çıkma yasağının uygulanması kaçınılmaz hale geliyor...

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her ne kadar yoğun bakımlardaki doluluk oranının yüzde 70'e ulaştığını öne sürse de, hem sosyal medyada giderek artan çığlıklar hem de sağlık kurumlarından yükselen alarm sesleri kaosun iyice büyüdüğünü, felakete doğru gittiğini gösteriyor...

İşte Bülent Tutluoğlu adlı bir profesörün sosyal medyadaki şu saptaması da kaosa bir örnek;

"İstanbul'da durum çok sıkıntılı..  Covid'li hastalar hastane hastane dolaşıp yer arıyorlar... Özel hastanelerde bile yatış sıraları olmaya başladı... Solunum yetmezliğinde doktor bir arkadaşımıza 24 saattir yatak ayarlanamadı. Yoğun Bakım yatağı da çok zorlanarak bulunabiliyor."

Fatih Yalçınkaya adlı bir yurttaş da yaşanan sıkıntıları internetten şöyle duyurmuş;

"Dedemiz covid pozitif. Durumu ağırlaştı... 112, acile götürdü. Yoğun bakıma yatması gerektiği bilgisi verildi. Öğlenden beri yoğun bakımlarda yer arıyoruz. Ne özel, ne devlet, yer yok."

Keşmekeş büyürken Sağlık Bakanlığı'nın, il sağlık müdürlüklerine gönderdiği bir genelge yurttaşları biraz daha kaderine terk edecek... Çünkü Corona'ya yakalanan kişilerin temaslılarına, "sadece semptom gösterdikleri takdirde test yaptırılması" talimatı verilmiş!!! Temaslı kişi 60 yaş üstü ise ancak 7 gün sonra kendisine test uygulanacakmış!..

Bu arada özel hastanelerin Corona testi için fahiş fiyat istemesi de cabası...

Sınır kapıları kapatılsın...

Dünyanın bir çok ülkesi durdurulamayan salgın yıkımına karşı sınırları kapatırken, Türkiye'deki başıboşluk her alanda keşmekeşe dönüşüyor.

Mesele sadece salgının büyümesi, yoğun bakım sıkışıklığı, önlemlerin yerersizliği değil, başka vahametler de artıyor...

Ve tabi ki iktidarın derin çelişkisi de iyice şoke ediyor.

Baksanıza, Türkiye'de yoğun bakımların dolduğu açıklanırken, başta Irak, İran, Gürcistan, Rusya olmak üzere Avrupa ve dünyanın birçok noktasından Türkiye'ye 20 bin dolar karşılığında Coronalı hasta taşınıyor...

Salgınla mücadeledeki pervasızlığı değil, aynı zamanda ikiyüzlülüğü de ortaya seren bu sözde "sağlık turizmi" teranesi Türkiye'de milyonlarca yurttaşın endişesini artırırken, sınır kapıları bu açıdan da delik deşik...

İşte Bulgaristan ve çevresinden her gün onbinlerce insanın alışveriş için Edirne'ye gelmesi bu kent ve çevresindeki paniği de artırıyor... Salgın Trakya'yı da iyice teslim alıyor...

Edirne İl Sağlık Müdürü Mustafa İshak Yıldırım'ın "Yoğun bakımlardaki doluluk oranı yüzde 70'i buldu" ifadelerinin ardından, İl Tabip Odası Başkanı Dr. Gülcan Altun'dan da "Sınır kapıları derhal kapatılmalı" uyarısı geldi... Dedi ki Altun;

"Şehre giriş-çıkış kısıtlaması, toplumsal hareketliliğin azaltılması, en az 14 gün süre ile sokağa çıkma kısıtlaması ile virüsün yayılmasını azaltacak, durduracak önlemler hızla hayata geçirilmelidir."

Bu köşede de en az on kez "önlemler acilen" sıklaştırılmalı çağrısı yapılırken, sürdürülen pervasızlık sadece yurttaşların duyarlılığını azaltmıyor, toplumu daha çok vurmaya devam ediyor...

Söyler misiniz; özellikle İngiltere ve İtalya gibi ülkelerde günlük hasta sayısı 30 bin civarındayken, Türkiye'de vaka sayısının 3 binlerde (!) açıklanması gerçeklere ihanetten başka bir anlam taşıyor mu?..

Açıklananlar, gördüklerim, duyduklarım, iddialar, çığlıklar ve somut gerçekler Corona tehdidinin Türkiyeyi iyice felakete sürüklemeye başladığını gösteriyor...

İşte son olarak İstanbul Aile Hekimleri Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Tamur, sadece İstanbul'da günlük vaka sayısının 12 bin ile 15 arasında seyrettiğini belirterek, işçilerin yaşadığı semtlerdeki artışın yüksek olduğunu ve "derhal karantina"ya gidilmesi gerektiğini söyledi...

Peki; Sağlık Bakanlığı bu kadar vahamet ve uyarıya rağmen, ülkenin "acilen alarm"a geçirilmesi için Corona'nın yüzbinlerce kişiyi öldürecek bir kıyamete dönüşmesini mi bekliyor acaba?..

Yazarın Diğer Yazıları