Devletin bir hakkı iadesi

Değerli okurlarım, bundan 20 sene önce birisi bana çıkıp maneviyatçı olduğunu iddia eden bir siyasi iktidarın göreve geldikten sonra "manevi duygularla taban tabana zıt" bir uygulama yaparak spordaki hayırsever insanlarına eziyet edeceğini, silah zoru ile dahi izaha çalışsaydı inandıramazdı. Ancak Türk sporunda öyle bir karabasan dönemine şahit olduk ki, maalesef bu gerçek benim de bakış açımı ve inançlarımı değiştirdi. Güven duygum altüst oldu. Bunda benim bir kabahatim yok. Kabahat; ben dahil, yüzde 80'i milli ve manevi duyguları yüksek bir milletin kendisini 2002 yılında yüzde 36 siyasi destekle iktidara getiren sağduyulu seçmen kitlesini, yaptığı "liyakatsiz" atamalar sonucu kaybeden iktidarın atadığı acemi bürokratlarınındır.

Bakın Türkiye'nin devlet yönetiminde hayrın ve sporda sponsorluğun önemi çok büyüktür. Bu yolla tarih boyunca eserler kazandırıldığına başta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm spor kamuoyu şahittir. Türk sporunda da "100 Gönüllü 100 Tesis" diye 18 yıl önce spor teşkilatınca başlatılan, herkesin malumu bir projede devlet arsa veya araziyi tahsis etmiş, hayırsever iş adamı veya kuruluşlar da spor tesislerini yapıp anahtarını devlete teslim etmiştir. Devlet de bu hizmet karşılığında kendilerini onore etmek ve devlet olduğunu göstermek için yasa ve yönetmeliklerde var olan "Türk sporuna tesis kazandırmak" (8 a) maddesinden bağışçılara birer "protokol tribünlerine ömür boyu serbest giriş kartı" tanzim ve takdim etmiştir. Bu hayırseverler içinde Ülker Grubu'nu temsilen Orhan Özokur, İTO Başkanı Mehmet Yıldırım, rahmetli Erdoğan Demirören, Turgay Ciner, Fatih Terim, Davut Dişli gibi 40-50 civarında iş ve spor adamı vardır.

Esasında bu hayırsever iş adamlarının çoğunun maç seyredecek bir zamanları olmamakla birlikte, statlarda loca gibi imkanları da bulunduğundan, maksadın kendilerini "maça almak değil, yaptığı hayırseverlik gerekçesi ile devletçe onurlandırılmak" olan bu hayırseverlere verilen bu hak, 2003 yılından sonra yönetmelikte yapılan bir değişiklikle kaldırılmış ve bir ayıba neden olunmuştur. Şimdi devlet geleneğinden uzak, teşkilata paraşütle inen bir spor yöneticisinin bundan 15 sene evvel yaptığı "devleti küçük düşürecek" bu hatasını düzeltmek Sn. Cumhurbaşkanının talimatlarına veya Spor Bakanımızın sağduyulu kararına kalmıştır. İşte bu düşünce ile ben kendilerine bu hususu hatırlatıyor ve soruyorum: Efendim sizce devlet dün başlattığı projede verdiği bu sözü bugün yemeli midir? Yoksa "itibardan tasarrufu reddeden kadim devlet" bu hatayı talimatınızla "telafi etmeli midir?"

FENERBAHÇE'YE SON İKAZIMDIR

Daha önce yazdık, çizdik, ziyaretimizde de söyledik. Fenerbahçe iyi bir kadro ile ligin en iyi takımını yapmasına rağmen istikrarı sağlayamamaktadır. Bunun 2 sebebi vardır. 1-Bu teknik heyetin terazisi bu sıkleti çekmemektedir. 2-Bu yönetim kurulunda da takımı koordine edecek bir ağabey ve camiada teması güçlendirecek kulüpçü bir yönetici bulunmamaktadır. Sayın Ali Koç daha fazla üzülmek istemiyorsa bu önlemleri ertelememelidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları