Diktatör

Yeni polemiğimizin başlığı; 'diktatör.' CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Cumhurbaşkanı'na 'diktatör' dedi, ortalık toz duman.. Soruşturma açıldı bile..

Yay gibi gerilmiş bir toplumda, siyasetin dili çok önemli.. Ve Türk siyasetine bir süredir hâkim olan dilin değişmesi gerektiği bir gerçek.. Toplumun ve siyasetin getirildiği bu gergin atmosferde, görece bazı gerçeklerin, her zaman söylenmemesi gerektiği de bir gerçek..

Bu dildeki gerginliğin sokağa nasıl yansıyacağını, kimler tarafından nasıl kullanılacağını kestiremezsiniz.. Siyasetçilerin birbirini incitmesi değil derdim, kendileri bilir, incitebilirler.. Ama Türkiye öylesine bölünmüş vaziyette ki, mevzu siyasetçilerin duygusal ve ruhsal tariflerini aşıyor.. Bu kadar kamplaştırılmış bir toplum için büyük risk..

***

Vesile ile bir şeyi hatırlatmak isterim; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesine 'diktatör' diyebilecek kadar sorumsuz davranan akılların, bugün, ülkenin Cumhurbaşkanı'na 'diktatör' denince, değerlerden dem vurması samimi durmuyor..

Hatta, bugün Cumhurbaşkanı'na 'diktatör' denildi diye ayağa kalkarken, Cumhuriyetin kurucu iradesine 'asıl diktatör' demek, bugünkü hassasiyeti samimiyetsizleştiriyor..

Ve bu samimiyet sorunu, emin olun, bizi yarın daha büyük sorunlarla yüz yüze getirecek..

Siz yukarıdakiler yüz yüze gelemeyecek hale geldikçe, biz aşağıdakiler karşı karşıya geleceğiz..

Hiçbirinizin buna hakkı yok..

AYNI GEMİDEYİZ... DENİZ BİTTİ...

Ekonomik terimlerle arası iyi olan biri değilim.. Öyle makro-mikro gibi sözlerle ekonomi anlatacak yetkinliğim de yok..

Ama gerek kendi yaşamımdan, gerek çevremin yaşadıklarından hareketle, endişeliyim..

Türk medyası duymuyor-görmüyor olabilir.. Ama dışarıdan gelen bilgiler, açıklamalar, raporlar, gemimizin ciddi şekilde su aldığını gösteriyor..

Biz 'Dış güçler, Suriye, Irak, Barzani, Belediye Başkanları' gibi konularla meşgul edilirken, Türk ekonomisi ağır bir sürece girmiş görünüyor..

İktidar tarafından 'Uçan ekonomi' olarak sunulan tabloda, bu kadar vergi artışına, zamma neden ihtiyaç duyuluyor sanıyorsunuz.. Deniz gerçekten bitti..

***

Bakın, uluslararası finans kuruluşlarının, takip ve kredi kuruluşlarının, bu işin ilmini almışların tespitleri satır aralarında kaybolup gidiyor..

Bugün görmeyip duymayıp, kendimizi geçici olarak rahatlatsak da, Türkiye ağır bir ekonomik krize doğru sürükleniyor..

Bunu, "Dünya üzerimize geliyor, bize fatura ödetmeye çalışıyorlar" gibi hamasetle tariflemek ve bu tarifi kabullenmek, karşılaşacağımız olası felaketi hafifletecekse, önce ben susayım..

Ama gerçek öyle değil.. Hayata ve ekonomik gerçeklere slogan dolu sözlerle yön veremiyorsunuz.. Öyle olsa, maşallah, bizde slogandan çok ne var..

Ekonominin bugün ve hele de yarın karşı karşıya olduğu tablo, "Dış güçler bize tezgâh kuruyor" sözleri ile geçiştirilemez.. Geçiştirdiğinizi sanırsınız ama gerçekle yüz yüze geldiğinizde, kolunuz kanadınız kalkmaz..

**

Türkiye benzer süreçleri yaşadı.. Ama görünen o ki, bu kez daha ağır bir süreç bizi bekliyor..

15 yıllık savurganlığın, 'sıcak para' üzerine kurulan ekonomik maceranın, üretebilen kuruluşlarımızın satışının, üreten yeni tesisler açılmayışının faturasını, Dünya'nın bir başka köşesindeki dış güce kesemezsiniz..

O güçlerin bizim için hiçbir zaman iyi planları olmadığını bilmeliydiniz..

O güçlerin bizim için her daim gizli ajandaları olduğunu bilmeliydiniz..

Bu gerçeği görüp, ekonomik alanda da gerekli önlemleri almazsanız, işte, günü geldiğinde böyle kara kara düşünürsünüz..

Vergilerdeki artışlar, tüm zamların anası olan akaryakıttaki artışlar, ardı ardına gelen zamlar, süreci ne kadar idare eder bilinmez..

Ama uzun süre edemeyeceği de bir gerçek..

Dolayısıyla, iktidar olarak, uluslararası konjonktür gereği dolaşan 'Sıcağı' görüp coşarken.. Millet olarak o 'Sıcak'tan nemalanırken, bugünleri hesap etmek gerekiyordu..

15 yıldır bu konuda yapılan uyarıları 'İç güçler', bugün gelinen noktayı da 'Dış güçler' diye tarifleyerek düze çıkmak mümkün değil..

Görünen o ki, ağır bir tablo ile karşı karşıyayız.. Türkiye'ye şöyle uzaktan bakıp, belki fotoğrafı daha iyi gören tespit ve analizlere göre, 1995'i, 2001'i aratacak bir tablodan bahsediliyor..

Allah korusun.. Ama devekuşu misali kafayı kuma gömmenin de bize bir hayrı yok..

Bu kardeşiniz buraya not düşüyor.. Aynı gemideyiz.. Ve gemimiz hızla su alıyor.. Bunun sorumlusu yalnızca 'dış güçler' değil.. Ve onlar zaten hep aynı nokta ve niyetteydi..

15 yıldır ekonomiyi o güçlerin istediği formüllere teslim edenler de en az onlar kadar sorumlu..

Ne demek istediğimi, bir sabah uyanıp piyasalara baktığımızda daha iyi anlayacağız..

GÜNÜN SÖZÜ

Propaganda öyle bir sanattır ki, insan başkasının ayağına basarken kendisi "ah" der.. / Bob Hope

Yazarın Diğer Yazıları