Diktatör Evren neler yapmıştı?

12 Eylül 1980'de emir komuta çerçevesinde yaptığı askeri darbeyle Genelkurmay Başkanı Kenan Evren Milli Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkanlığı görevlerini de üstlendi.

Siyasi Partileri kapattı, faaliyetlerini yasakladı ve halkın oy verip seçtiği genel başkanlarını Zincirbozan'da gözaltına aldı. Halkın iradesi ile seçilen milletvekillerinin, belediye başkanlarının görevlerine bir emir ile son verdi.

Tüm valileri görevden adlı, belediye başkanlıklarına ve valiliklere emekli subayları atadı.

Kurucu meclise yaptırdığı kendisini de cumhurbaşkanı yapacak olan Anayasayı 7 Kasım 1982'de halk oylamasına götürdü ve % 98 oy ile kabul edilmesini sağladı.

9 Kasım 1989'da Cumhurbaşkanlığından ayrıldı yerine Turgut Özal seçildi.

O günlerde kimse Kenan Evren için "diktatör" demiyor, diyemiyordu çünkü yaptığı hukuk dışı uygulamalardan korkuluyordu.

İdam edilen gençler, yasaklanan ve hapse atılan siyasetçiler, aydınlar, gazeteciler, yurt dışına kaçmak zorunda kalanlar, baskı altına alınan savcılar, hakimler, yasaklanan grev haklarının yanı sıra sendikalar, dernekler kapatıldı, rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri görevlerinden alındı, yargılandı.

Ancak görevleri sona erdikten, demokrasiye dönüldükten sonra "darbeci diktatör" olarak anılmaya başlandı. Evren, yaşamının son günlerinde yargılanırken hayatını kaybetti.

Darbeci Evren döneminin medyaya yaşattığı faturayı hatırlatayım: * Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay * İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün * Gazetecilere istenilen hapis cezası: 4.000 yıl * Cezaevlerindeki gazeteciler: 31 * Polisçe aranan gıyabi tutuklu gazeteciler: 13 * Silahlı saldırıda öldürülen gazeteciler: 3 * Yalnızca 1989'da 16 günlük gazeteye açılan dava: 394 * Tazminat davalarının sayısı: 211 * İstenilen tazminat miktarı: 12 milyar 848 milyon * Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton * Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton * Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasa sayısı: 151 * Yasaklanan yayın sayısı: 927

O günlerde Haldun Simavi'nin günlük 1 milyon satış rakamı olan efsane Günaydın Gazetesinde muhabir olarak Kenan Evren'i izliyordum. Medyada sevmediği bir haber yayınlandığı zaman bir başçavuş gazeteyi, dergiyi arıyor, "ikinci bir emre kadar kapandınız" diyordu. Size bir örnek ile anımı anlatayım:

3 Kasım 1983 seçimlerinden önce Evren'in desteklediği Milliyetçi Demokrasi Partisini  (MDP) ve genel Başkanı emekli orgeneral Turgut Sunalp'i izliyordum.

Simavi'nin talimatı ile Sunalp ve partisine muhalefet yapıyor, gördüğüm olumsuz her konuyu haber yapıyordum ki Sunalp Paşa çok kızıyordu. 29 Ekim 1983 Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu eski Ankara Palas olan Devlet Konukevinde yapılıyor ben de izliyordum. O günkü Günaydın Cumhuriyet Bayramı haberini bir Türk Bayrağı ve Atatürk resmi ile 4 sütundan sürmanşetten kullanmıştı. Elinde Günaydın Gazetesi olan Turgut Sunalp, Kenan Evren'in yanına gelerek gazeteyi gösterdiğinde ben hemen yakınlarında izliyordum. Evren 1. Sayfaya bakınca yanındakilere dönüp, "Günaydın gazetesinden kim var?" diye sordu.

Ben varım paşam diye öne çıkınca, "Bu ne rezalet Atatürk resmi bu kadar küçük olur mu? Hemen terk et burayı, gazeteyi de kapattım" dedi.

Koruma polisleri beni atmak için yanıma hareketlenince basın müşaviri değerli duayen gazeteci Ali Baransel hemen yanıma geldi, koluma girerek benim onurlu bir şekilde atılmamı sağladı. Eğer polisler çıkarsaydı eminim tekme tokat atılırdım ki onun için onurlu atılma ifadesini kullandım.

Çok yakında olan Rüzgarlı sokaktaki Günaydın Gazetesi Ankara bürosuna giderek "kapanma" haberini verecektim ki gazeteye girer girmez gece yazı işleri sorumlusu merhum Mustafa Yumuştutan, "Orhan haber yazma, başçavuş aradı kapandık" dedi. 5 dakika içinde benden önce kapanma haberi gazeteye ulaşmıştı. İşte o yüzden Evren "faşist diktatör" damgasını hak etti.

Bugüne gelince medya benzer baskı altında değil mi?

Gazeteciler görevlerini özgürce yapabiliyorlar mı?

Akredite (!) olan bir kısım yandaş gazeteci dışında tüm medya Cumhurbaşkanını, başbakanı, bakanları izleyebiliyor, özgürce sorular sorabiliyorlar mı?

Saray külliyesine, Çankaya köşküne, devletin uçaklarına yandaş gazeteciler dışında muhalif gazeteciler alınıyor mu?

Hayır, alınmıyorlar, yaptıkları gazetecilik faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, medyada iş dahi bulamıyorlar.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, "faşist diktatör" dedi AKP'lilerin, "Halkın seçtiği cumhurbaşkanı diktatör olur mu?" şeklinde büyük tepkisi ile karşılaştı.

Faşist diktatör Kenan Evren'in halkın % 98 oyu ile seçildiğini bazı uygulamaları ile hatırlatmak istedim.

Yazarın Diğer Yazıları