Din, toplum ve Âkif

Dinin klasik tarifi şöyledir: "Din, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle şimdiki halde (dünyada) salâha, gelecekte (ahirette) felâha sevk eden, Allah tarafından konulmuş bir kanundur." (DİA C. IX, s. 314.) Görülüyor ki dinin muhatabı akıl sahipleri yani insanlardır. Sosyal bir varlık olması hasebiyle insanın topluluklar halinde yaşadığı dikkate alındığında dinin öncelikle toplum için olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak, Müslümanlar arasında zamanla sanki din sadece ahiretle ilgili bazı mekanik hareketlerden ibaretmiş gibi yanlış bir inanç yaygınlaşmaya başlamıştır ki Mehmet Âkif buna şiddetle karşı çıkar.

DİN-TOPLUM

Din toplumla yaşıttır. Hatta ilk insan Hz. Âdem aynı zamanda Peygamber olduğuna göre din toplumdan öncedir, yani din toplum içindir. Dolayısıyla fert dinsiz olabilir ama toplum dinsiz olamaz. Âkif bu gerçeği şöyle dile getirir: "Her cemâatten beş on dinsiz zuhûr eyler, bu hâl//Pek tabî'îdir. Fakat ilhâdı bir kavmin muhâl.//Hangi millettir ki efrâdında yoktur hiss-i dîn?//En büyük akvâma bir bak: Dîni her şeyden metîn."

Gerçek bu iken milletler dine sırt çevirir, onu terakkiye engel görmeye başlarsa toplumda huzursuzluk artar, sosyal hayat sarsılır: "Kurursa bir gün o menba ne his kalır, ne hayât;//Bekâ-yı dîn ile kâim hayât-ı cem'iyyât."

DÜNYA-ÂHİRET

Dînî hayatta sıkça duyduğumuz sözlerden biri "Dünya fânî, âhiret bâkî" ifadesidir. Hatta bazı dînî eserlerde "dünyayı kötüleme" bahisleri vardır. Oysa İslâm'da "ruhbanlık" yoktur. Yani âhireti kazanabilmek için dünyaya yüz çevirmek gerekmez. Nitekim Mehmet Akif de: "Kimin bu dünyada gözü kapalı ise âhirette de kapalı, hatta oradaki şaşkınlığı daha ziyade" meâlindeki âyeti tefsir ettiği şiirinde:

"Eğer maksûdu ancak âhiret olsaydı Yezdân'ın;//Ne hikmet vardı ibdâ'ında hiç yoktan bu dünyânın?" diyerek dünya-âhiret dengesinin âhiret lehine bozulmasını doğru bulmaz.

ÇALIŞMAK

Âkif'in üzerinde çokça durduğu konuların başında "çalışma" gelir. Âkif, çalışma ile ilgili "İnsan için kendi sa'yinden (çalışmasından) başka bir şey yoktur" meâlindeki âyete sık sık başvurur. Şair "DURMAYALIM" adlı şiirinde Sâdî'den bir vak'a naklederek yolda uykuya yenik düşüp kervandan kopan bir yolcuya hitaben:"Leyse li'l-insâni illâ mâ-se'â derken Hudâ,//Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha.//Davran artık kârbânın arkasından durma, koş!//Mahv olursun bir dakîkan geçse hattâ böyle boş!" mısralarıyla seslenir.

Esasen insanı vezir eden de rezil eden de kendi çalışması yahut tembelliğidir. Dünyada kanun böyle işler: Çalışan kazanır, yatan kaybeder: "Cihân kânûn-ı sa'yin, bak, nasıl bir hisle münkâdı!//Ne yaptın? 'Leyse li'l-insâni illâ mâ-se'â' vardı."

Kısacası; din toplum içindir. Toplumu meydana getiren fertler ne kadar dürüst ve ne kadar çalışkan olursa toplum da o kadar huzurlu ve o kadar müreffeh olur. Bunun yolu da İslâm'ı doğru anlamaktan geçer. Kader ve tevekkülü kendi tembelliğine dayanak yapan, hak dururken hurafelere tapan, yarınından ümitsiz insan kalabalığının Müslümanlıkla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.

Mehmet Âkif'i vefatının 81. yıldönümünde rahmetle anıyoruz...

***

ACZİMİN GİRYESİ:

"Hazıra dağ dayanmaz derler, üretmeyen toplum çöker.

Heyhât ki dinimiz "çalış" der, bizimkiler tespih çeker."

                                                               (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları