Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Dış politikadaki kriz "hayır"la bitecektir

Bilindiği gibi siyasette bir genel kural vardır. İç politikada sıkıntıya girdiniz mi hemen dış politikada problemler icat eder ve kamuoyunuzu bunlarla meşgul edersiniz. Ekonomik kriz şartlarında; demokrasinin gün be gün tek sesli hale geldiğini gören işçiler, köylüler, esnaf ve sanatkârlar, memurlar referandumda "Hayır" oyu verecek. Siyasete girdiğinden beri daima bir düşman icat eden ve onunla kavga eden Sayın Erdoğan referandumda beklediği gelişmenin olmadığını görünce bu kere Avrupa'yı hedef seçti. Başbakan B. Yıldırım bir TV programında: "Hollanda'da 15 Mart'ta genel seçim var. İktidar partisiyle aşırı sağcı Wilders arasında çok az fark olduğunu görüyoruz. Seçim tarihinden önce bizim Hollanda'da herhangi bir çalışma yapmamız bu şartlarda mümkün görülmüyor" diyor. Başbakan'ın bu sözünün üstünden 4 gün geçiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma B.S. Kaya, Hollanda'da seçim toplantısı yapma girişiminde bulunuyor. Başbakanın yukarıdaki açıklamasına rağmen Fatma Hanım nasıl oluyor da böyle bir teşebbüste bulunuyor? Dışişleri Bakanı M. Çavuşoğlu bugüne kadar soğukkanlı, ümit vaat eden bir üslup içindeydi. Ne oldu da Hollanda krizinin üstüne elinde benzin tenekesiyle koştu? Başbakanın bizim etkinliğimiz Hollanda'da ancak seçimden sonra olabilir mealindeki sözlerine rağmen biri Dışişleri Bakanı diğeri Aileden Sorumlu hanım bakan Hollanda'da program düzenliyor ve bütün ilişkileri alt üst ediyor. Bu politika referandum stratejisini Avrupa üzerinden, özellikle Almanya-Hollanda çizgisine çekiyor ve ülkemize ağır hasarlar vererek devam ediyor. Epey zamandır yatırım yaptığı milliyetçilik hasadını daha kolay biçebileceğini değerlendiren Sayın Erdoğan ortalığa bir "millî dava" sürerek bir kısım muhalefeti de destek gücü olarak yanına alabiliyor.

Siyasetçi ve devlet adamı

Siyaset halka hizmet için yapılır. Siyasette halkın seviyesine inmek gerektir derler. Evet devlet adamları halkın seviyesine iner onları tutar ve kendi seviyelerine çıkarır. Siyaset adamları ise sadece halkı nasıl tahrik edeceklerini daha doğrusu nasıl kandıracaklarını, millî duygularını  istismar ederek hangi oy kazançlarına ulaşacağını hesap eder. İşte siyasetçi ile devlet adamı arasındaki fark burada ortaya çıkar. Bir siyaset adamı gelecek seçimi, devlet adamı ise gelecek kuşağı düşünür.

Hiç şüphesiz T.C. Devletinin bir bakanının uğradığı muamele bizi üzmüştür. Milletimizi yaralamıştır. Dışişleri Bakanımızın uçağına iniş izni verilmemesi de  bir diğer acı durumdur. Uluslararası ilişkilerde böyle vaziyetlere ender rastlanır. Rotterdam'da Çavuşoğlu'nun yapacağı referandum toplantısını, Hollanda'da 15 Mart'ta yapılacak genel seçimler sonrasına ertelenmesi istenilmiştir. Hükümetimiz bu teklifi reddetmiş, Cumhuriyet tarihinde ilk defa uçağına iniş izni verilmeyen hükümet olma şerefine nail olmuştur(!) Aileden Sorumlu Bakan'ın aynı zamanda bu ülkeye kara yoluyla gizlice ve Hollanda yetkililerine kasıtlı yanlış bilgi vererek girmeye çalışması da uluslararası ilişkiler tarihinde örnek bir rezalettir. Hollanda'ya girişinin engellenmesinin sebepleri haksız bile olsa, T.C. Devletini temsil eden bir bakanın Hollanda'ya kaçak yollardan girmeye çalışması bizim açımızdan tam bir utançtır.

Üzüm mü bağcı mı...

Siyasette en tehlikeli tutum popülizmi benimsemek ve devlet hayatına sokmaktır. Devleti siz sokağın anlayışı ve kıymet hükümleriyle yönetmeye kalkarsanız felaket başlamış demektir. Dış politikada bir karar alırken bu kararın neticesi ne olacak? Ne getirecek? Ne götürecek? İyi düşünmek lazımdır. Türkiye'nin AB ve NATO ile olan ilişkilerinde Hollanda daima yapıcı ve dost tavır içinde olmuştur. İlgililer zahmet edip Dışişleri Bakanlığı arşivini gözden geçirirse bunun örneklerini görecektir. Şu anda Türkiye ekonomisinin her hangi bir kavga lüksünü kaldıracak hali yoktur. (Millî gurur bahse konu ise ekonomi düşünülür mü? diyen sesinizi duyuyorum. Kusura bakmayın millî gururunuzu yaralayan, yaralatan bizzat sizsiniz!) Her yıl Hollanda'dan bir milyon turist geliyor. Hollanda'nın Türkiye'de 2262 firması var. Türkiye'deki 3 numaralı yatırımcı ülke Hollanda. 2002-2014 arasında Hollanda'dan Türkiye'ye gelen yabancı sermaye yatırımı 22 milyon dolardır. Hollanda'nın yaptığı yanlıştır. Ancak Türkiye bağıra çağıra hakaretler ederek tavır alacağı yerde sessiz diplomasiyle bu işi yürütseydi ilişkiler zarar görmezdi. Ama gayeniz üzüm toplamak değil bağcıyı dövmek olunca işler böyle oluyor. Öfkeyi bir tarafa bırakıp, Türkiye'nin devlet geleneğine dayanan vakur, soğukkanlı, sabırlı bir üslupla meseleyi ele almak zorundayız. Fransa'nın ünlü devlet adamlarından Richelieu; "Bir devleti iyi yönetmek için çok dinleyip az söylemek lazımdır." diyor.

Yazarın Diğer Yazıları