"Dış politikamız çıkmaza girdi!"

"Dış politikamız çıkmaza girdi!"
Hükümetin dış politikasını eleştiren İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Kamil Erozan, "TSK'nın Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarıyla kontrol edegeldiği coğrafyalardan da çekilmesi gündeme gelecektir" dedi.

Bünyamin ÖZTÜRK / Ankara

İYİ Parti Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kamil Erozan ile AKP'nin Suriye politikasını,  Ege'de yaşananları ve İYİ Parti'nin yurt dışı teşkilatlanma çalışmalarını konuştuk. Erozan, AKP'nin dış politikamızı çıkmaza soktuğunu belirterek Suriye'de yaşananların bunun sonucu olduğunu belirtti. Erozan, Yunanistan'ın ana amacının Ege denizini sahiplenmek olduğunu belirtti. ABD'nin terör örgütü PKK'nın elebaşı 3 isme para ödülü koymasına da değinen Kamil Erozan, "ABD'nin 65 milyon TL ödül koyması, bunların ABD açısından ne kadar değerli olduklarını ortaya koymaktadır" dedi.

ABD'nin terör örgütü PKK'nın elebaşları için ödül koymasını nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye'nin 12 milyon ödül koyduğu 3 teröriste ABD'nin 65 milyon TL ödül koyması, bunların ABD açısından ne kadar değerli olduklarını ortaya koymaktadır.  Bence ABD'nin bu teröristlere ödül koyması, 'gölge etmeyin, bizim kendimize göre Suriye ve Irak'ta planlarımız var. Siz ufak ufak ortadan kaybolun' mesajı içerdiğini düşünüyorum. Ben bunların yerinde olsaydım kendim gider teslim olur parayı da kendim alırdım. Bu teröristlere siyasi olarak 'siz çıkın ortadan, ayakkabı bağı oluyorsunuz' demek istiyor. İsmi geçen teröristler ABD'ye teslim olsa bunları Türkiye'ye vermezler. ABD'de bunlara yeni bir kimlik verirler hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ederler.

Ege'de neler yaşanıyor, Yunanistan'ın amacı nedir?

Yunanistan'ın uzun yıllardır Ege'deki ana amacı denizi sahiplenmek ve buna da hukuki bir zemin teşkil etmek üzere karasularını 12 mile çıkarmaya teşebbüs çabaları olmuştur. Türkiye bu tür bir kararın "savaş nedeni" (casus belli) olacağını açıklamıştır. Yunanistan son haftalarda geçmiş çabalarından farklı olarak karasularını 12 mile çıkarma keyfiyetini bu kez tüm Ege Denizi'ne teşmil etmeyip, adalar haricindeki kara toprakları boyunca kara sularını 12 mile çıkarma teşebbüsünü yeniden tartışmaya açmıştır. Buna ben "salam taktiği" derim, Türkçede ise bunu "ya tutarsa" şeklinde ifade etmek mümkündür. İktidarda hangi hükümet olursa olsun, savaş nedeni konusunu ciddiye almayan bir Yunanistan'ın başının belaya gireceği şüphesizdir. Ege'deki sınırların Avrupa Birliği'nin sınırları olduğu savı da sonucu etkilemez.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi için Türkiye özellikle mi seçildi?

Cinayet öncesinde ve sonrasında Türkiye - Suudi Arabistan ilişkileri bağlamında, iktidar yetkilileri tarafından gündeme getirilen düşünce ve beyanlar dikkate alındığında, iktidarın bu cinayetten ötürü Suudi Arabistan'ın pek üzerine gidemeyeceği şeklinde bir algılamanın olduğu gözlenmiştir. Hiçbir cinayet mükemmel değildir; ama cinayeti işleyenlerin, günahı nasıl saklayacakları konusunda bir analiz yaptıklarını ve cinayetin en kolay Türkiye'de işlenebileceğini düşünmüş olduklarını varsaymak durumundayız.

Bu olayın uluslararası arenada Türkiye'ye yansıması nasıl oldu?

İktidarın Suudi makamlarını suçlarken insaflı ve kayırıcı davrandığı düşüncesindeyim. 1963 tarihli Konsolosluk İlişkilerinin Düzenlenmesine İlişkin Viyana Sözleşmesi'nin uygulanmasında gösterilen ciddiyetsizliği de buna eklersek, iktidarın bu cinayet konusunda yapılması gerekenlerin gerisinde ve geç kaldığını düşünmek için pek çok neden vardır. Bizce yapılan bu analizin uluslararası çevrelerce de paylaşıldığı düşüncesindeyim.

Suriye'de Türkiye'nin politikası çöktü mü? Suriye'de kazanan hangi ülkelerdir?

İktidarın "Kardeşim Esat"tan "Katil Esed"e giden yolda sergilediği hatalar karşısında ben maalesef bir karadeliğin girdabına kapıldığımız kanaatindeyim. Amerika, Rusya, İran, Fransa, Almanya gibi ülkelerin müdahil olduğu mevcut ortamda Türkiye'nin yapılabilmiş olsaydı Esat ile ikili düzeyde varılabilecek mutabakatların çok gerisinde kalacak sonuçlar elde ettiğini söyleyebilirim. Bu hatalar sonucu kuzey komşumuz olan Rusya güney komşumuz olmuş, doğu komşumuz olan İran güney komşumuz olmuş, Fırat'ın doğusunda bir Bölgesel Kürt Yönetimi "defacto" oluşmuş, Süleyman Şah Türbesi yerinden edilmiş... Yakında Cenevre müzakereleri çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarıyla kontrol edegeldiği coğrafyalardan da çekilmesi gündeme gelecektir. Yıllardır süren bu istikrarsızlığın tek galibi belki de Esat'ın kendisi olacaktır. Diğer kazananlar listesine ABD, Rusya, İran'ı da eklemek mümkündür.

İdlib'teki son duruma yorumunuz nedir?

İdlib'de ağır silahların önemli bir kısmı toplanmış ve tampon bölge de gerçekleştirilmiş olsa da ortada kaygı duyulmasını gerektirecek bir durum vardır. Toplanan silahlar ve cephanenin kimlerden alındığı, bunların ne tip ve miktarda olduğu, silahlarını teslim eden terörist ve radikal unsurların akıbeti bilinmemektedir. Bunlar buharlaşmadığına göre uykuya yatırılmış hücreler olarak bölgede varlıklarını sürdürdüklerini düşünmek için yeterli sebepler vardır. Bu riskler Suriye ve Türkiye için olduğu kadar, bölge içi ve bölge dışı ülkeler açısından da geçerlidir.

İYİ Parti'nin Uygur Türkleri politikası nedir?

Çin Halk Cumhuriyeti'nin resmi adıyla "Sincan Uygur Özerk Bölgesi", bizim tanımlamamızla "Doğu Türkistan"da yaşayan soydaşlarımıza ulusal ve dini kimliklerini yok etmeye yönelik baskılar uygulandığı cümle âlemin bildiği ve Birleşmiş Milletler raporlarına da yansımış bir konudur. Maalesef iktidar bu konuda üç maymunu oynamaktadır. İçine düştüğümüz ekonomik sıkıntılar ortamında Çin Halk Cumhuriyeti'nden alınan veya alınması beklenen kredilerin cazibesi nedeniyle iktidar, herkesin konuştuğu bizim de konuyu dillendirdiğimiz mevcut ortamda sessizliğini korumaktadır. Ben her Perşembe düzenlediğim basın toplantılarında iktidara "Suskunluğunuzun sebebi nedir?" sorusunu yöneltmeye devam ediyorum, ancak kös kös dinlediklerini üzüntüyle gözlemekteyim.

İYİ Parti'nin yurtdışı teşkilatlanma süreci nasıl ilerlemektedir?

Bu alandaki çalışmalarımız öncelikle Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde sürdürülmektedir. AB ülkelerinde siyasi partilerin teşkilatlanması mümkün olmadığından, biz de Türkiye'deki diğer siyasi partiler gibi bu yapılanmayı bir dernek (Sivil Toplum Kuruluşu) olarak şekillendirmeyi planladık, bu çerçevede Ekim ayı içinde arkadaşlarımız Köln'de bir istişare toplantısı da yaptılar. Partimize oy vermiş dava arkadaşlarımızın önümüzdeki dönemde "İYİ Toplum Gönüllüleri" olarak kayıt altına alınması sürecini de başlattık. Köln'de yapılan toplantının bir benzerini Ocak ayı sonunda yine Almanya'da gerçekleştirerek, hem süreci değerlendirecek hem de atılması gereken yeni adımları belirleyeceğiz.