Dışarıda tehdit, içeride tuzak!..

Bir sürü sosyo ekonomik çıkmaz ve politik tartışmalarla boğulan Türkiye'nin içte ve dışta karşılaştığı tehditler bitmeyecek mi acaba?..

Ateş çemberine dönüşen Orta Doğu sınırlarından sızmaya devam eden terör tehdidi, komşularla gerginlik ve bunlardan kaynaklanan göçün ekonomide açtığı gedik büyürken, Türkiye bir yandan iç güvenlik sorunları ile boğuşuyor, diğer taraftan da çevresini saran jeopolitik tartışmaların hedefinde ayakta durmaya çalışıyor...

Gün geçmiyor ki Türkiye'yi iç politika tartışmalarında yeni olaylar meşgul etmesin ve gün geçmiyor ki dış politikadaki gerilim Ankara'yı sürekli olarak iki ucu keskin bir bıçağın üzerinde tutmasın...

Ankara ne tuhaf ki her gün bir yeni olayın göbeğinde çırpınıyor...

Türkiye'yi 9 yılı aşkın süredir yalnızca sosyo ekonomik açıdan değil, dış politikada da zorda bırakan Suriye meselesinin kaosu bitmemişken, Ankara bir de Muammer Kaddafi'nin kiralık barbarlarca linç edilmesinin ardından kanlı bir karmaşanın içerisine düşen Libya'daki çıkmazda yoruluyor...

Ve tabii ki, ülkeyi iyi yönetemeyen, kaynakları doğru kullanamayan; özelleştirme yağması, yolsuzluk- rüşvet tartışmaları içerisinde boğulan AKP'nin iyice çıkmaza soktuğu döviz meselesi var ki, Amerika Merkez Bankası yetkililerinin "sonbaharda büyük iflaslar kapıda" açıklamalarının ardından daha da ciddi bir sorun haline geliyor..

Ve de tam bu keşmekeş sürerken, 3 Kasım 2020'de yapılacak Amerikan seçimlerinin başkan adaylarından Joe Biden'in iç siyasette gerginlik yaratan konuşmasının 7 ay sonra gündeme getirilmesi yeni bir politik tartışma yaratırken, iktidar da muhalefet de haklı olarak buna karşı bir cephe oluşturdu...

Ancak kimse Demokrat Parti'nin başkan adayı Joe Biden'ın 19 Ocak'ta New York Times'a yaptığı, "Erdoğan bir otokrattır, yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey, ona karşı çok farklı bir yaklaşım benimsemek ve muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça ortaya koymak" şeklindeki açıklamasının tam da ciddi gerginlikler, sıkıntılar döneminde gündeme getirilmesini anlayamadı!!!

Velhasıl, Biden'in büyük tartışma yaratan sözlerini hangi amaca hizmet ettiği soruları henüz yanıt bulmamışken, Türkiye bir taraftan da günlerdir Doğu Akdeniz'deki gerilimle uğraşıyor...

Akdeniz'de bitmeyen kaos!..

Türkiye'nin hiç bitmeyen Akdeniz, Yunanistan, Kıbrıs meselesi var ki, bu konuda neredeyse her yıl adalardan karasularına ve sınırlardan kaçak göçmenlerin yolaçtığı  tartışmalara kadar kangrenleşmiş olaylar alevleniyor ve zaten sosyo ekonomik bunalımlarla yorulan Türkiye, yeni bir krizin sonuçsuz, gereksiz kısır döngüsüne sıkışarak ülkenin iç meselelerinden de iyice uzaklaşıyor... İşte Atina ile gerginlik yine büyüyor;

Türkiye, Yunanistan ile Mısır arasında deniz yetki sınırlandırılması anlaşmasını tanımadığını açıklamıştı...

İşte Oruç Kaptan gemisi de bu yüzden sismik araştırma için Akdeniz'e gönderilince, başlayan gerilim artık klasik hale gelen "Akdeniz'de sular yeniden ısındı" başlıklarıyla manşetleri süslemeye başladı...

Velhasıl başka ülkeler de işe karışınca, hatta çoğu Atina'nın yanında yer alınca, Akdeniz'in suları iyice kaynadı, Türkiye yalnız bırakıldı...

Peki, Oruç Reis gemisi niçin Akdeniz'de dolaşıyor?..

Türkiye, 13 Temmuz'da Fransa'nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısının ardından, 21 Temmuz'da "denizcilere duyuru" anlamına gelen ilk NAVTEX'ini yayımlamıştı...

Ve Türkiye, BM'ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO'ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etmiş, Oruç Reis de bunun için Akdeniz'e açılmıştı...

Ankara'nın bu girişimine sert tepki veren

Yunanistan ise Türkiye'nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu öne sürmüştü... Atina yönetimi egemenlik haklarını korumak için geri adım atmayacağını bildirirken, teyakkuza geçen Yunan savaş gemileri yola çıkarılmış ve bir anda sıcak çatışma tehlikesi ortaya çıkmıştı...

Türkiye ise dün Oruç Reis'i korumak için bölgeye yeni gemiler gönderirken, gerginlik iyice büyüdü...

Ve pusudaki terör!..

Yazının başında dikkat çektiğimiz, "Türkiye'ye karşı iç ve dış tehditler ne yazık ki bitmiyor" şeklindeki saptamanın tek önemli nedeni Akdeniz'de gelirimin yükselmesi ve Joe Biden'in tartışmalı açıklamaların gündeme getirilmesi değil elbette...

Bu saptamanın yurtdışında da ilişkileri ve bağlantıları olan, iç siyaseti ve güvenliği tehdit eden bir bölümü var ki, yarattığı tehlike her geçen gün ne yazık ki daha da büyüyor...

Yani Türkiye; Akdeniz'de gerilim çıkartılarak, ABD seçimleri üzerinden tartışmaya sürüklenerek  oyalanırken, Ankara döviz kaosu ile sıkıştırılırken, dışarıdan pompalanan tuzakların içerideki yansımaları da bitmiyor...

Evet; konu ne yazık yine dış etkenlerin tetiklediği terör tehdidi;

Metropollerde sansasyonel bombalı saldırı hazırlığındaki bir  terörist 37 kilogram TNT ile Adana'da yakalanmış...

Sarıçam ilçesinde, seyir halindeki bir araçta önceki gün şüphe üzerine yapılan aramada 20 kilo ve kırsalda yapılan aramada ise toprağa gömülü 17 kilo patlayıcı ele geçirilmiş...

Bombalı eylem hazırlığındaki B.K. adlı teröristin, "PKK- YPG'nin metropol illerinde bombalı eylem yapan özel kuvvetler biriminde faaliyet gösterdiği" belirlenmiş...

Güvenlik birimlerine göre, tahrip gücü çok yüksek bir madde olan TNT'nin bu kadar yüksek oranda ele geçirilmesi, PKK'nın çok büyük bir eylemine işareti ediyor...

Son 2 yılda yalnızca Güneydoğu'da değil, Irak'ta, İran sınırında ve Suriye'de de büyük kayıplar verdirilerek etkisiz hale getirilen PKK'ya ait çok sayıda mühimmat deposu deşifre edilmiş, onlarca eylem planı da engellenmişti...

İşte o operasyonlardan biri de 4 Temmuz 2020'de Mardin'de yapılmıştı...

Güvenlik birimleri bir PKK sığınağında ilk kez "kimyasal patlayıcı" ve düzenekler ele geçirmişti...

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Mardin'in Derik kırsalında ele geçirilen patlayıcıların, büyükşehirlere gönderilmek üzere hazırlandığına dikkat çekmiş ve büyük bir facianın kıyısından dönüldüğünü söylemişti...

Yazının başında "iç ve dış tehditlere dikkat" çekmiştik ya, işte bir yandan dışarıdan tarruzlar, diğer yandan yabancı taşeronların içerideki tuzaklarının bitmediğini

gösteriyor sıraladığımız  olaylar...

Tesadüf mü şimdi, Türkiye  iç ve dış tartışmalarla oyalanırken, sınırdan  sürekli bombacıların ve mühimmatların girmesi?..

Söyler misiniz; bu ülke neden sürekli hedefte ve bu kadar düşman niçin birikti çevremizde?..

Yazarın Diğer Yazıları