Dök zülfünü...

Allah’ın bildiğini, kuldan neden saklayayım: Türkücü mü, yazar mı, Zülfü Livaneli’den ve düşüncelerinden hiç hoşlanmamışımdır! 2002 genel seçimlerinde CHP’den milletvekili seçilen, 2004’te partiden istifa eden Livaneli, Vatan gazetesindeki son yazısında, “Türkiye’de sol var mı?” diye soruyor!

“Sol-sağ”, dünyada ve Türkiye’de, eski anlamlarını kaybettiler, artık “izafi” olup ne niyetine  “yerseniz”, öyle! Lenin’in ve özellikle Stalin’in damgalarını yiyen komünizm, Sovyet Rusya çöktükten sonra galiba sadece levhalarda kaldı... Ama Zülfü ve benzerleri, o gelenekten geliyorlar ve huyları canlarının altında!

Bugünkü durum
Bugünlere gelindiğinde, Türkiye’de asıl kökten ayırım Atatürkçü vatanseverler ulusalcılar ve milliyetçiler bir tarafta liberaller, liboşlar öte tarafta... Başka bir deyişle, Kuvvayı Milliyecilere karşı liboşlar ve AB’ciler-Amerikancılar! Livaneli’ler, “solu” hâlâ Sovyet Rusya cehenneminin dibinde arıyorlar. Onlar, bizim gibi, “vatansever” Rus-komünist jargonuna göre “patriot”!
Ülkemizde çoğu eski solcular, aşırı solcular, hatta bazı komünistler, artık “ulusalcı”! Çünkü komünizmin ve Marksizm’in eski gerekçeleri ortadan kalktı. Ve sosyal demokratlar özellikle işçi hakları hususundaki sorunları “devrimle” değil, başka yollardan iktidara gelerek çözebileceklerini biliyorlar! “Ulusalcılıkla”, “milliyetçilik” arasındaki çizgi de, vatana ve Cumhuriyet’e karşı tehlikeler arttıkça, bağnazlar hariç, kalkmakta... Yetmişli  “devrim rüzgârları” yıllarında, çoğu solcular “bağımsızlık”  istiyorlardı, ama TC zemininde... Ancak “Kalpaklı” Gazi Mustafa Kemal’le, “Fraklı” Atatürk arasında tefrik yapıyorlardı! Bugün eski solcuların çoğu, artık Atatürkçü ve Kuvvayı

Milliyeci!  
Zülfü, CHP’nin artık sol olmadığından, Deniz Baykal’ın partiyi milliyetçi yapmasından şikâyetçi!
Diyor ki: “CHP’nin solcu olmayışı, kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in de solcu olmamasından ve böyle bir devlet kurmamasından kaynaklanır... Ancak, demokrasinin iki kanadı olması gerektiğini düşünen İsmet İnönü’nün ”Biz ortanın solundayız“ açıklamasından sonra bazı sol unsurlar, Aleviler, Kürtler, işçiler bu parti içinde bir süre var olabilmişlerdi... Deniz Baykal bu sürecin sonunu getirdi ve partiyi tamamen milliyetçi bir çizgiye kaydırdı... Bu yüzden solu tartışırken CHP’den söz etmek anlamsız bir hal aldı. O artık sağ-milliyetçi çizginin partisi.”
Zülfü bey, CHP’den aday olduğu 2002’de, herhalde, Gazi’nin “solcu değil milliyetçi olduğunu”, kurduğu CHP’nin de, “milliyetçi” bir parti olduğunu biliyordu, ama İnönü ve Ecevit’in açtıkları “ortanın solu” yolundan, partiyi içinden ele geçirerek, en önde gelen “okunu” koparmak ve Marksist çizgiye götürmek için CHP’li olmuştu. Tabii, ne İnönü’nün, ne de Ecevit’in maksatları bu değildi! Zamanın modasına uymuşlardı! Zülfü devam ediyor: “Milliyetçiliğe, ulusalcılık adını takarak bu ideolojinin peşine düşmenin yanlışlığı”nı vurgulayan yazılar yazıyordum. “Sol, milliyetçi, yani nasyonalist olmaz; patriot, yani yurtsever olur!” diyordum. Bunun üzerine Ecevit,  “Yurdu seven ama üzerindeki milleti sevmeyen solcular” olarak niteliyordu bizi.” Rahmetli ne kadar haklıymış! 
Zülfü, “ajan provokatörlüğünde” başarısız olduğu için Baykal’ı suçluyor... Onun için Atatürk’ün emanetinin bir kıymeti, yok! Hatta “Atatürk yaşasaydı öyle yapardı” demeye getiriyor!  
“Eski tüfekler”, bazı solcuların, Ergenekon iddialarına ve asıl bu tahkikat ve davanın yönetim tarzına karşı çıkmalarından şikâyetçiler. Onlar için gerçeklerin ortaya çıkması önemli değil. Bu konuda peşin hükümlerini vermişler! Onlara göre, AKP’nin niyeti otoriter devletin yapısını değiştirmek, faili meçhullerle hesaplaşmak değil, mutlak iktidarının önündeki en büyük engellerden biri olan bir yapılanmayı bertaraf etmek! Ama mesele şu ki, AKP’nin niyetleri, geleceği belirlemiyor. AKP, çok önemli bir aktör, ama sadece bir aktör... Olayları önceden belirleyebilecek bir mutlak özne değil. Bunlardan biri, Taraf gazetesinden Mesut Fırat, “Ergenekon soruşturmasının sonucunda bizi nasıl bir Türkiye’nin beklediği, AKP’nin veyahut savcılığın niyetlerinden tamamen bağımsız olacaktır.” Yani asıl maksatları gerçeklerin ortaya çıkması değil, Türkiye’de rejimi değiştirecek bir “devrim”! Gördünüz mü  “Vehbi’nin kerrakesini”?

Yazarın Diğer Yazıları