Dolar dolsa ne olur?

Doların yükselişinden bize ne?

Dolsa ne olur dolmasa ne olur?

İşte bu sözler Türk ekonomi tarihine geçecek.

Başbakan Yıldırım tarafından söylenen bu sözler, Türk ekonomisinin nasıl yönetildiğini en iyi şekilde gösteriyor.

Başbakan Yıldırım bu sözü söylediğinde dolar daha 3 lira civarındaydı.  Kurdaki yükselişin ekonomide dengeleri nasıl bozacağı anlatılırken, başbakan tepki olarak bu sözleri söyledi.

Sonunda dolar geçen hafta 4 liranın üzerinde kapanış yaptı.

Sokaktaki vatandaş başbakan gibi düşünüyor mu bilemiyorum ama doların dolması tüm ülkeye büyük bir kriz dahası kâbus yaşatmak üzere.

Kurlardaki artış ilk olarak gıda devi Yıldız Holding'i etkiledi.

Ardından Doğuş Grubu da bankalarla masaya oturdu.

Baba yadigârı Garanti Bankası'nı yabancılara satan Ferit Şahenk, ağırlıklı olarak turizm ve gıda sektöründe yatırımlar yapmaya başlamıştı. Gelin görün ki, Ferit Şahenk de kurun kurbanı oldu.

Dev kuruluşların kur zararından dolayı sıkıntıya düşmesi ilk bakışta sokaktaki insanı ilgilendirmiyor.

O zenginin kendi problemi. Ancak öyle değil.

Gerek Ülker gerekse Doğuş, Türkiye'de on binlerce kişiye iş veriyor. Bu şirketlerde yaşananlara yansıyacak sıkıntı tüm ülkeyi etkileyecektir.

Benim dolarla işim yok diyenler de etkilenecektir. Hem de öyle bir etkilenecek ki, bu belki de 10 yıl sürecek.

Bir ekonomist 2000 yılında yaşanan ekonomik krizi kalp krizine benzetmiş. Kısa sürede ortaya çıktı ve şok etkisi yarattı.  Oysa bugün yaşanan kriz 2000 yılındaki krizden daha büyük ve şiddetli. Bugün yaşanan kriz için kanser benzetmesi yapılıyor. Kısa sürede öldürmedi ama çektiriyor. Anlaşılan o ki, beceriksiz bir ekonomi yönetimi Türkiye ekonomisini kansere dönüştürdü.

Bizi ne bekliyor?

Türkiye'de şu anda her şey bankaların sırtına yükleniyor. Faizi düşürüp daha fazla kredi vermesi için baskı yapılıyor. İyi de bankalar kredi olarak vereceği parayı iki yöntemle bulabiliyor. Birincisi mevduat ile. Türkiye'nin üçte 2'si borçlu ve neredeyse nefes bile alamıyor. Mevduat, dahası para çok az bir kesimin elinde bulunuyor. Onlar da en yüksek faizi veren bankaya gidiyor.

Bankaların ikinci kaynağı ise uluslararası piyasadan para bulma. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin kredi notunu çöp seviyesine getirdi. Her ne kadar hükümet bu notlar bizim için yok hükmünde dese de bize para verenler için öyle değil. Onlar bu kredi derecelendirme kuruluşlarının notuna göre para veriyor. En son Türkiye'nin en büyük bankası uluslararası piyasadan zor para buldu. Paranın maliyeti ise dolar bazında yüzde 4 seviyesindeydi. Bu bankanın 3.850 lira olan kurdan 3 milyar dolar borçlandığını dikkate alırsan, doların daha ilk haftasında 4 liranın üzerine çıkmasından dolayı 150 kuruş zarar ettiğini görüyoruz. Bankanın bu zararı çıkartması için doğal olarak daha yüksek faizle satması lazım.

O halde faizi indir diye baskı yapan hükümete ne yanıt verecektir?

Türkiye'nin bugün yaşadığı en büyük sorun üretememesidir. Üretim yok, doğal olarak da hazırdan yiyor. İhracat arttı diye seviniyoruz ama bu dış satımın yüzde 75'ini yine yurt dışından ithal ettiğimiz ürünlerle yapıyoruz.

Bu nasıl ticaret?

Kurdaki her 1 kuruşluk artış bundan sonra bize yani vatandaşa, sadece pahalılık olarak yansımayacak aynı zamanda iflas, işsizlik ve felaket olarak da etkisini gösterecek.

Allah yardımcımız olsun!

Yazarın Diğer Yazıları