'Dölek dur Yozgat!'

Devlet, salgın için ne kadar tedbir alırsa alsın, halkın şuurlu olması gerekir.

Modern çağdayız ve her şeyin çaresinin bulunabileceğini düşünüyor, sere serpe yaşıyoruz. Bir bakıyorsunuz ilmin âciz kaldığı bir salgına uğramışız. Dünya tarihi incelendiğinde salgın felâketlerine dönem dönem uğrandığı görülür.

Salgın çıkmasa bile devletler birbirleriyle savaşıyorlar. Herhâlde dünyada nüfus dengesi böyle kuruluyor!

Bulaşıcı hastalıklar insanları ilmî araştırmalara yöneltiyor. Bir buluşun ardından diğer buluş geliyor. Farklı alanlarda buluşların birbirini tetiklemediğini söyleyebilir miyiz? Hayat bölümlere ayrılmamıştır; iç içedir. Hâliyle icatlar da birbiriyle iç içedir.

Salgın insanları o kadar etkilemiştir ki, edebiyata da girmiştir.

Edebiyatta salgın çoklukla "Allah'ın gazabı" olarak tavsif edilmiştir.

Finlerin destanı Kalevala'da, "Bütün Kalevala yatağa serildi / Bilinmedik hastalık…" mısralarıyla salgın anlatılır.

(Ömer Seyfettin'in Kalevala'yı Türkçeye tercüme ettiğini biliyor muydunuz? Bir seri olarak Türk Yurdu dergisinde yayınlamıştır.)

Salgın bütün yurdu sardı ve en çok da Yozgat'ı. Maalesef insanlarımız düğün dernek, taziye deyince koşuyor. Mesafeye, korunmaya dikkat ettiklerini düşünüyorlar ama yüz yüze gelince her şey unutuluyor.

Yozgat gazetesini çıkaran Osman Hakan Kiracı'nın "Yozgat'ta koronavirüsün yayılma hızı kontrolden çıktı" yazısını okudum. Çok üzücü:

"Yozgat'ta bayramdan sonra ve özellikle son bir ay içerisinde koronavirüs vak'a sayılarında adeta patlama yaşandı. Bayramdan önce 72 hastanın tedavi gördüğü Yozgat Şehir Hastanesi'nde bugünlerde yoğun bakım ve  diğer servislerde yatan ağır hasta sayısı 300'ü  aştığı, yine bu süreçte yaklaşık 80 kişinin vefat ettiği ve  bugüne değin  koronavirüsten hayatını kaybeden vatandaş sayısının 113'e yükseldiği ve il düzeyinde  evlerde karantina altında tutulan covid 19 vak'a sayısının de   1000'i  aştığı öğrenildi."

Sağlık Bakanı, tivitinde Yozgat'ı "Koronavirüslü ağır hasta sayısı en çok artan 5 büyük il" içinde saymıştı.

O. Hakan Kiracı'yı aradım.  "Yozgatlı bu işin vahametinin farkında ama ne var ki kendisine bulaşacağını sanmıyor." dedi.

Aynı gazetenin yazarı Yasin Ali Er'in "Cinayet kan dökmeden de işlenir" başlıklı sitemkâr yazısı her şeyi anlatıyor:

"Ancak bu kadar olurdu. / Bir musibet ancak bu kadar hafife alınabilirdi. / Bir bela ancak bu kadar zevkle, eğlenerek, oyunlar ve çalgı çengi eşliğinde keyifle karşılanabilirdi. / Özel ulaklarla davetiye gönderilip; nişan ve düğün törenlerinde en hatırlı misafir muamelesi yapılarak, ona baş köşeler tahsis edildiğine şahit olduk. / Gözlerimize inanamadık, aklımız almadı. / Gözlerimize inanamadık, aklımız almadı. / Hatta onunla kol kola, omuz omuza halaylar çekildi, çiftetelli çiftelendi, yanak yanağa dans edildi…"

Yozgatlı şairimiz Efruze Songül Yurdagül Hanım, Yozgatlıya sitemini Yozgat ağzıyla şiire dökmüş:

"Ortalık kırılıp geçer hastadan / Belânı arama dölek dur Yozgat / Ölümü öğrenmiş Çin'li ustadan / Belânı arama dölek dur Yozgat // Düğünü derneği ertele gitsin / Öpçelik etmeyin şu maraz bitsin / Diyecam  ahlımda  adı da batsın / Belânı arama dölek dur Yozgat (…) // Ozan Efruze'yim kime çatayım / Bazısına dert kederden öteyim / Millet kırılıyor nasıl tutayım / Belânı arama dölek dur Yozgat".

Sadece Yozgat değil; bütün Türkiye dölek durmalı.

 

Yazarın Diğer Yazıları