DSÖ'nün tedavi şeması ve TCK 90/4!

Hukukçu Hacı Ali Özhan, Cumhurbaşkanı'na bir açık mektup daha yazarak, şu anda uygulanan tedavi şemalarının ve ilaçlarının hukuka uygun olmadığını bildirdi. Mektubu zorunlu olarak biraz kısaltarak yayınlıyorum. Bu verilerin kamuoyu tarafından bilinmesi gerekir:
***
* "Bir yıldır dünyada var olduğu söylenen koronavirüs salgını nedeniyle DSÖ tarafından önerilen PCR testi ve tedavi şeması ile Bilim Kurulu'nun önerileri ve bakanlığın açıklamaları Türkiye genelinde hastanelerde uygulanmaktadır.
* Bazı doktorların gerek bireysel olarak gerekse Dünya Doktorlar Birliği gibi topluluklarca, RT-PCR testinin hastalığı teşhis etmeyeceği, (RT) döngü sayısına bağlı olarak hatalı pozitif sonuç vereceği, koronavirüsün yalıtılarak var olduğunun ispatlanmadığı, salgın olmadığı, bunun bir grip olduğu şeklindeki açıklamaları basında yer almaktadır. Nitekim Sağlık Bakanı da "grip artık yok, mevsimin gribi artık korona virüs" şeklinde açıklama yapmıştır. Keza Kovid salgınının başladığının söylendiği Mart 2020 tarihinden bu yana, grip vaka sayılarının açıklanması bakanlıkça durdurulmuştur.
* Grip rahatsızlığının adının "koronavirüs" diye değiştirilerek ve sanki yeni bir hastalık imiş gibi "henüz ilacı yok, ancak sıtma ilacı, HİV AİDS ilacı vb. gibi başka hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar verelim" denilerek bir anlamda deneme mahiyetinde "DSÖ tedavi şeması" uygulandığı anlaşılmaktadır. Bakanlık açıklamalarından da tedavi yöntemleri ve ilâçların deneme mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır
* Bir hastalığın adının değiştirilmesiyle tedavisinin de değişmesi bilimsel olarak izah edilemeyeceği gibi bu durumun akıl ve mantığa uymayacağı da açıktır.
***
* TCK 90/4 fıkrasında, hasta insan üzerinde rıza olmaksızın tedavi amaçlı deney yapılması suç olarak düzenlemiştir. Dolayısıyla ateş, öksürük, soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, burun akıntısı, nefes darlığı gibi belirtisi olan herkese, DSÖ tarafından belirlenen tedavi şemasının uygulanmasının TCK'nın 90'ıncı madde hükmünü karşılamayacağı açıktır.
* Üstelik PCR testinin virüsün varlığını tespit etmediği, soybağı-kalıtım belirleme veya suçluyu tespit gibi amaçlı olduğu, vücutta bulunan her hangi bir ölü hücre kalıntısını tespit ettiği, hastalık tespitinde kullanılamayacağı bizzat testin mucidi biyokimyacı Kery Mullis tarafından söylendiği ve bunun çoğu doktor tarafından açıklandığı bilinmektedir. Nitekim DSÖ tarafından Aralık 2020 tarihinde PCR testi döngü sayısındaki fazlalığın hatalı pozitif vereceğinin kabul edildiği basında yer almıştır.
***
* Korona virüs konusunda yukarıda bahsedilen düşünceler hakkında halk sağlığı söz konusu olduğu için "komplo teorisi" denilip geçilemez. Dünya Bankası, Dünya Ekonomik forumu, G7 topluluğu ve bilinen diğer küresel güçlerin yeni dünya düzeni, dördüncü sanayi devrimi, büyük sıfırlama, nüfus planlaması gibi söylemleri, yine Cüneyt Zapsu'nun "son insan jenerasyonu" gibi kavramları kullanması, "hayali-planlanmış senaryo", "üretilmiş salgın" gibi şüphelerin ciddiye alınmasını gerektirmektedir. Kaldı ki, 2007 yılında salgın tanımının değiştirilmesi ve DSÖ'nün kuş gribi, domuz gribi ve diğer geçmiş salgın olaylarında sicilinin temiz olmadığı da bilinmektedir.
* DSÖ'nün teşhis ve tedavi önerileri ancak danışma mahiyetinde görülebilir. Keza Bilim Kurulu'nun da hukuki statüsü olmadığından herhangi bir sorumluluğu yoktur. Görev ve yetki idari makamlarda olup, verilmiş kararlardan idari makamların sorumlu olacağı tabidir.
* Hem salgının gerçekte var olup olmadığı veya planlanarak üretilip üretilmediği hem de belirtisi olan ve olmayan kişilere uygulanan tedavi şemasına getirilen her türlü eleştirinin üzerinde durulup, PCR testi yerine antikor ve kan testinin virüsü tespit için daha elverişli olduğu gibi her bir iddianın değerlendirilerek kamuoyuna açıklama yapılması bir ihtiyaçtır.

Yazarın Diğer Yazıları