Dün, bugün, yarın

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini yan yana koyunca çok ilginç sonuçlar çıkıyor.. Sözü uzatmadan hemen örneklere geçelim

Başbakan AKP’nin kömür yüzünden sadaka ekonomisi nedeniyle oy aldığı iddialarına fena halde bozuluyor..
Diyor ki; biz 16 milyon oy aldık,16 milyon kişiye de kömür mü dağıttık..
Haklı mı?
Bilmem..
Ama Başbakan bundan bir ay önce 8 milyon kişiye kömür dağıttık diye övünüyordu..
Aynı evde oturan bir aileden iki kişiye kömür verilmediğine göre 8 milyon kişi sekiz milyon aile eder..
Türkiye’de 17.5 milyon aile var.. Demek ki kömür dağıtılan aile sayısı toplam aile sayısının yüzde 47’si oluyor..
Kömür yardımı alan her aileden iki kişinin oy kullanma hakkı olsa..
Sekiz çarpı iki eşittir: 16 milyon..
Bu rakamları ben uydurmadım.. Tamamen Başbakan’ın iki ayrı demecinden yola çıktım..

* *

Geçenlerde Ağrı Valisi İbrahim Akpınar, AKP’nin Ağrı’da yüzde 63 oranında oy almasının gerekçelerini açıkladı.. Yol yaptıklarını, mezralara su götürdüklerini anlattıktan sonra şöyle demiş; her yıl 30 bin aileye kömür dağıtıyoruz..
Ağrı’da aileler kalabalıktır.. İki kişilik üç kişilik mini aileler çok azdır.. Aile içi nüfus fazladır.. Her yıl kömür yardımı alan 30 bin aileden üç kişinin oy kullanma hakkı olduğunu öngörelim..
90 bin oy eder..
AKP kaç bin oy aldı?
103 bin..

* *


Başbakan’ın bir başka sözü.. Türbanı anlatırken dedi ki; bizim iktidarımıza kadar kırılan hayaller en çok onların hayalleriydi..
AKP 2007 yılının temmuz ayında mı iktidar oldu?
Hayır..
2002 yılının kasım ayında..
Demek ki 5 yıllık AKP iktidarı döneminde bu mesele vardı.. O dönem Başbakan’a soruluyordu: Muhalefetteyken türban türban diyordun, iktidara geldin unuttun mu?
Başbakan bu tür sorulara iki ayrı yanıt veriyordu..
Bir: Türban öncelikli meselemiz değil..
İki: Kurumlararası mutabakat arayacağım..
Hatta bazı yazarlar türban sorununun yüzde 2’yi ilgilendirdiğini iddia ettiler..
Bugün
Başbakan’ın bütün söylemi değişti.. Öncelikli, derhal çözülmesi gereken mesele olarak karşımıza çıkardı..
Dün yüzde 2’nin meselesi diyenler de hemen ağız değiştirdi: Geniş halk kitleleri mağdur!

* *

Kurumlararası mutabakattan bahseden Başbakan herkes kendi işine baksın demeye başladı.. Ben iktidarım, yürütmenin başıyım, partim yasama gücünü elinde tutuyor ne istersek yaparız..
Yeni söylemi bu:
* Mehmet Tezkan / Vatan

 

Sütten çıkmış ‘ak’ kaşık...
Dolar yükseliyor...
“ABD’nin yüzünden.”
Niye düşmüştü?
“Hükümetimiz sayesinde.”
Niye çıkıyor?
“ABD’nin yüzünden.”
Borsa yukarı...
“E ülkede istikrar var.”
Borsa aşağı...
“E dünyada istikrarsızlık var.”
İhracat patladı...
“Maharetten.”
İthalat patladı...
“Pariteden.”
Benzin ucuzladı...
“Beceri.”
Benzin zamlandı...
“Petrolün varili.”
Barajlar dolu... “Bereket getirdik.”
Barajlar boş... “Sıcaktan.”
Su bastı... “Yağmurdan.”
Çipuralar boğuldu... “Soğuktan.”
İlaç yok... “Eczacıdan.”
Ameliyat yapılamıyor...
“Doktordan.”
Hızlı tren faciası? “Makinistten.”
Peki, uçak niye çakıldı birader?
“Rahmetli pilottan.”
Gaz gelmiyor... “İran’dan.”
Elektrik zamlandı... “Gazdan.”
Gaz niye zamlandı?
“Rusya’dan.”
Enflasyon tırmanıyor...
“Hıyardan.”
İşsizlik...
“Maaşı beğenmediğinden.”
Büyüme küçüldü... “Çin’den.”
a be hani AB’ye girmiştik?
 “Sarkozy’den, Merkel’den.”
Mortgage geldi... “Toki’den.”
Mortgage battı... “Coni’den.”
Durum iyi...
“Bizden.”
Durum kel...
“Başkaları yüzünden.”
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

 

“Zulmün artsın padişahım”
Dikkat ediyorum Başbakan şu valilerin kömür dağıtma işini bir türlü bitirmedi. Vali toplantılarında bunu öyle inanmışçasına söylüyor, propaganda ediyor ki bir yanlışa bu kadar inanılabilir!
Neresinden başlıyayım, “devlet nerede?” diyen başı sıkışmış vatandaşa bu yolla cevap verildiğini bile söyledi.
Devletin “kömür dağıtan valiler” le anıldığı ilk ülke biziz herhalde.
Onlar fakirlere yardım ederlermiş, evlere giderlermiş, merhamet sahibiymişler. Onları eleştirenler ise bir tek fakirin elini tutmamışmış ve fildişi kulelerinden konuşuyorlarmış.
Hiç kimse Başbakana Türkiye ekonomisini çökerten IMF ve AB politikalarının hesabını sormuyor.  Tarımdaki düzenlemelerin, işsiz bıraktığı köylülerin, özelleştirmeler sebebiyle kapatılan fabrikalardan kapının önüne konulan sanayi işsizlerine eklendiğini, bankalarımızın, limanlarımızın, hatta marketlerimizin nasıl elden çıkarıldığını... Başbakan saklamamalı. Bu yüzden, açlık ve yoksulluk sınırına dayanmış Türk halkına, dağıtılan bu kömürlerin dağıtımına bir de valilerimizi araç etmek yakışmıyor. Valilerimizin işi bellidir. “Devlet nerde” diye soran vatandaşımız ise biraz önce saydığım yoksulluk ve yoksunlukların giderilmesi için devlet, devletin gücünü aramaktadır. İnsaf edin, daha dün, IMF öğretmenlerimizin fazla maaş aldığını iddia etti ve Millî Eğitim Bakanı da bunu kabul etti. IMF’nin dargelirlisine, yoksuluna kömür yardımı yapmak, bir de üstelik bunu vilayete, devletin en yüksek temsilcisi olan bir yüksek memura yaptırmak “yardımseverlik” midir? Merhamet midir, hayır yapmak mıdır? Zillettir.

* * *

Yeni çıkan Vakıflar Yasası ile bir ortodoks din devletinin tohumlarının atıldığını söylüyor işi bilenler. Petrol yasası yolda. Petrolümüz millî olmaktan
çıkarılıyor.
Boyuna yasa yapıyorlar. Boyuna bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorlar. Kıbrıs güzel güzel yaşayıp gidiyordu. “Çözüm” diye ortaya çıktılar. “Kıbrıs’ta bir çözümsüzlük mü var?” diye soranların sesleri “vin vin” (kazan kazan) sesleri arasında boğulup gitti.
Merkez Bankası faciası da yolda. Güya Osmanlıcıdırlar ama yeni tabirlere de bayılırlar. “Kentsel dönüşüm” müş! Bu kentsel dönüşümle yapılacak yerleşim bölgelerinin ancak 4.000.000 kişi alacağını, geri kalan İstanbulluların ne olacağını kimse bilmiyor ama rant kapıları ve küresel sermayenin oyun alanları genişletiliyor.  Geçen yazımda demiştim ya! Yasan artsın padişahım “ diye. Eskiden, tebaanın başı sıkışınca ” Zulmün artsın padişahım “ denirmiş. AKP’nin kapatılması işi böyle bir sosyal grafik mi çiziyor nedir!
* Afet Ilgaz / Mİlli Gazete

Yazarın Diğer Yazıları