​​​​​​​Dünya öküzün boynuzlarında olsaydı…

Konumuz "mektup".

***

BİR: Türkiye Cumhuriyeti, "böyle bir hakarete" ilk defa uğramıyor; birileri unutmak isteyebilir ama ordusunun başına çuval geçirilmiş ve bunu yönetenler düzeyinde eşsiz bir pişkinlikle karşılayabilmiş ülkeyiz biz!

Evet, Yavuz ile Şah İsmail arasındaki mektuplaşmalardan sonra böyle pespaye bir üsluba şahitlik etmemiş olabiliriz de, içerdiği ağır hakaret ve aşağılama açısından en meşhuru Johnson'un ki olmak üzere bu devletin arşivlerine "çöpe layık" ne mektuplar kaydedildi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanları, neredeyse saatle ABD Dışişleri Bakanlarının kapısında mı bekletilmedi mi… "Beyzbol sopası"yla mı tehdit edilmedi…

***

İKİ: Kimse Trump'ın akıl sağlığı, tarzı vs. üzerinden "hafifletici sebep" üretmeye, mevzuyu normalleştirmeye kalkışmasın. Bu mektup kasap Donald'tan bakkal Tayyip'e değil, ABD Başkanı'ndan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na; şahsi değil resmi bir ilişki çerçevesinde yollanmıştır. İçerdiği bütün ifadeler Erdoğan'ın şahsında Türkiye Cumhuriyeti'ne hitaben kullanılmış sayılır.

***

ÜÇ: Keşke öyle olsaydı; keşke Barış Pınarı Harekatı, Trump'ın hadsizliğine cevaben yapılsaydı. Devletimizle olduğu kadar "nihayet" der, onu yönetenlerle de gurur duyardık. Ve fakat… Coğrafya, Ders 1: Dünya kutuplardan basık, ekvatordan şişkin, geoit şeklindedir. Bu şeklin sonucu olarak, dünyanın yarısı karanlıkken, yarısı aydınlıktır. Gece ve gündüz, dünyanın batıdan doğuya doğru olan ve 24 saatte tamamladığı, kendi ekseni etrafındaki sonucu oluşur. Dolayısıyla, Türkiye'nin, 9 Ekim 2019 günü öğleden sonra başlattığı Barış Pınarı Harekatı'nın, ABD'de 9 Ekim 2019 günü yazılan bir mektuba cevaben yapılamış olması bilimsel olarak mümkün değildir. Ha ama siz dünyanın öküzün boynuzundaki tepki olduğuna inanıyorsanız bir şey diyemem; inanç özgürlüğü var, buna da inanabilirsiniz pekala!

***

DÖRT: Skandal olan sadece bu mektubun yazılabilmiş ve yollanabilmiş olması değildir; mektubun Türk muhataplarınca gizlenmiş olması ve bizim bunu günler sonra ABD basınından öğrenmiş olmamız da, bu aşağılayıcı tavra rağmen ABD Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı'nın muhataplarınca değil de "Cumhurbaşkanı" seviyesinde kabulü de ayrı ayrı ve ilkinden hiç de eksiği olmayacak şekilde skandaldır.

Devleti yönetenler, en azından Amerikan Başkanının özel uçağıyla ayağına kadar gitmedi diye sevinecek değiliz herhalde!

***

BEŞ: Johnson Mektubu'nu yayımlayarak yılın gazetecisi seçilen Cüneyt Arcayürek'e göre, iç politikada zor günler yaşayan İnönü, bu mektubun yazılması için özel bir çaba sarfetmişti ve her şey diplomatik bir oyundan ibaretti. Adaya çıkacağımız, bu nedenle Amerikan Büyükelçisi'ne bildirilmişti. Böylece İnönü, kendisine yöneltilen eleştirilerin adresini değiştirebilmişti. Böyledir diye demiyorum, zaten böyle bile olsa kabul edilemez; sadece aklınızın bir köşesinde bulunsun istedim.

***

BEŞ: Lakaytlıkta gemin iyice azıya alınmaması, Trump'ın bir dahaki sefere de misal teröristlerle What's Up yazışmalarının ekran görüntüsünü yollamaması, dahası zaten bir dahaki seferin olmaması için -elinde siyasi değeri paha biçilemez Amerikan üslerine sahip- Türkiye, sadece Mehmetçik üzerinden sahada değil, diplomasi üzerinden masada da konuşabilmeyi becermelidir…

Ankara buluşmalarımız başlıyor

Başlıyoor… Başlıyoor…

Artık fenomen haline gelmiş olan "TÜYAP İstanbul"u bir kenara koyacak olursak, yazarların yıl boyu heyecanla beklediği az sayıdaki etkinlikten biri olan, Ankara Kitap Fuarı başlıyor.

Heyecanımızın nedeni "Ankara okuru bir başka" gerçeği.

Kitaba ve yazara yaklaşımıyla, ortaya konan emeğe saygısıyla, -illa satın alması gerekmiyor- yönelttiği sorular, dikkat çektiği konular, paylaştığı duyarlılıklarıyla, eleştiri kalitesiyle Ankaralı okurlar, her defasında, fuarın tadını damağımızda bırakıyor sahiden de…

Ve tam da bu sebeple; iki söyleşi ve üç imza gününde birlikte olacağız bu yıl sizinle.

İlk söyleşimiz yarın, saat 13.00-13.50 arasında 3 No'lu salonda.

İlk imza günümüz de yine yarın, bu söyleşinin bitiminde, A-604 numaralı Galeati standında.

İkinci söyleşimiz, 26 Ekim 2019 Cumartesi günü, 15.00-15-50 arasında, 1 No'Lu Salon'da, bu defa TESUD organizasyonuyla…

İkinci imza günümüz, aynı gün, 11.00-15.00 arası TESUD standında…

Ve son imza günümüz de, üstelik de yeni kitap sürpriziyle 27 Ekim 2019 Pazar günü, 14.00-18.00 saatleri arasında, yine Galeati standında…

Ben kendimizi övmeyeyim; gelenler gelmeyenlere anlatsın. Zira, müessesemizde Tanrı yazar bulunmamaktadır. Sohbetimiz de, çayımız-kahvemiz de sıcacık, kapımız herkese açıktır!

NOT: Kesinleşmiş programlarını bilmiyorum, kendileri ayrıca ilan edecektir ama benden de duymuş olun; Batuhan Çolak, Yavuz Selim Demirağ, Hulki Cevizoğlu, Murat Ağırel gibi daha birçok Yeniçağ yazarı da olacak fuarda…

 

Yazarın Diğer Yazıları