Dünya ve halk tedirgin, iktidar rahat

Dünya Türkiye'yi önce beş kırılgan ülke arasında gösterdi. Sonra bu ülkeler arasından dördü paçayı kurtardı. Türkiye ve iki yeni ülke ile bu defa üç kırılgan ülke arasında kaldık. Şimdi de aynı Dünya bizi krizdeki üç ülke arasında gösteriyor. Dahası da bu üç ülke,  Türkiye, Arjantin ve Venezuela'nın Dünya krizi yaratabileceği tartışılıyor.

Türk vatandaşı olarak hepimiz bundan dolayı rahatsız oluyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu güven endekslerine göre tüketicide ve üreticide güveni bunalımı oluştu.

Bunalımda olmayan ve endişe duymayan bir tek siyasi iktidar var; hâlâ yaptığı her yanlışı ''başarı hikâyesi'' olarak lanse etmeye çalışıyor.

 Siyasi iktidarların algı yaratarak beklentileri olumlu yönetmesi adettendir. Ne var ki insanlar işsiz kalmışsa, geçim zorluğu çekiyorlarsa, üretici ve tüketici güven bunalımı yaşıyorsa, böyle bir ortamda algı yaratmak ters teper. Bu defa bu iktidar ekonomiyi yönetemiyor algısı hâkim olur. Kriz daha çok derinleşir.

Gerçek durumu herkesten önce siyasi iktidar görmeli, tespit etmeli ve önlem almalıdır. Hatta bu önlemler konusunda kamuoyunu da ikna etmelidir. Bu ikna enflasyonla topyekûn mücadele kampanyası ile olmaz. İktisadi ajanların ne kadar kemer sıkacağını bilmesi ile olur.

Söz gelimi yeni ekonomi programı açıklandı ve fakat aynı ay tüketici ve üretici güven endeksleri dip yaptı. Piyasalar o kadar kırılgan ki  papazın yargılanmasına kadar, her olay etkili oluyor.

1- Gerçekte ekonomide hızlı bir iniş yaşıyoruz. Bu inişi demokraside, hukukun üstünlüğünde ortaya çıkan sorunlar da negatif olarak etkiliyor. Çünkü demokrasi ve hukuk, mülkiyet güvencesi, ekonomik istikrarın önemli altyapısıdır.

2- TL'de çöküş, özel sektörün dış borç yükünü artırdı. Yine kur artışı nedeniyle artan ithalat fiyatları üretim maliyetlerinin artmasına yol açtı. Maliyetleri gösteren yurt içi üretim fiyatları endeksi Eylül ayında yüzde 46 arttı. Tüketicinin reel harcanabilir geliri devalüasyon ve artan işsizlik yüzünden daraldı. Firmalar artan maliyetleri perakendeye yansıtamıyor . 

Diğer taraftan bankalar artık kredi veremiyor ya da yüksek faizle veriyorlar. Çünkü bankaların da takipteki kredi oranı arttı. Kredilerini geri ödeyemeyen özel sektör firmaları borç yapılandırmasına gidiyor. Gidemeyenler de konkordato ilan ediyor. Bunun içindir ki konkordatolar arttı.

3- Tüketici fiyatları endeksinin yüzde 24.52 olması istikrarsızlığın artması demektir. Yerli ve yabancı sermaye istikrasız ortamda yatırım  yapmaz. Bırakın yatırımı sıcak para dediğimiz kısa vadeli yabancı yatırım sermayesi de gelmiyor, tersine çıkıyor. 

4- Yaz nedeniyle turizm sezonu iyi geçti. İşsizlik oranı geçen seneki yerinde duruyor. Ne var ki büyümenin 3. çeyrekte yüzde 2'nin altına düşmesi, dördüncü çeyrekte ise eksi olması bekleniyor. Hükümette kamuda yeni yatırım yapılmayacağını açıkladı. Bu şartlarda işsizliğin artması kaçınılmaz olacaktır.

5- Türkiye 16 yılda 520 milyar dolar cari açık verdi. Dış kaynağa ve dış borca dayanan büyüme serabına kapıldı. Şimdi şapka düştü, kel göründü. Artık dünya doları yüzde 3 faizle borç alırken biz yüzde 7.5 ile yüzde 12 arasında faizle ancak alabiliyoruz.

Türkiye'nin uluslararası piyasalarda oluşan dış borç swapı Arjantin'den bile yüksektir. Bu orana göre Türkiye Dünya'da dış borç riski en yüksek olan ülkedir.

Sonuç olarak; bu gidişat kriz ötesi daha ağır bir ekonomik bunalım yaşayacağımızı gösteriyor. Bu gidişatı siyaha, beyaz diyerek durduramayız. Görmemezlikten gelirsek de altında kalırız.

Yazarın Diğer Yazıları