"Düvel-i Muazzama ne der?"

Osmanlı Devletinin inkıraz(çöküş) döneminde, hükümet ve devlet adamlarında, o zamanın bazı yazarlarında ve de kamuoyunda, bir   “Düvel-i Muazzama ne der?”  kompleksi, sendromu vardı! Her olayda ve kararda, bu soru sorulur, ya ayrı ayrı; Fransa’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın, Rusya’nın veya tüm büyük devletlerin, Düyun-u Umumiye’nin “ne diyecekleri” düşünülür ve buna göre hareket edilirdi!
T.C. kurulduktan sonra ve Lozan’la, emperyalizmin dayattığı bu kompleksten kurtulmuştuk.
Mustafa Kemal, İsmet Paşa ve selefleri, bu komplekse duçar olmadılar. Dünya hep “Türklerin ne dediğine, ne yaptığına, yapacağına”  baktı!
Şimdi ne oldu da her konuda, en hayati davalarımızda gene,  “AB ne der, ABD ne yapar”  kompleksine girdik?
Güneydoğu, Kıbrıs, Ermeni sorunlarında başta gelen endişe, bu soru. Bir kanun mu çıkacak;  “AB ne der?” , Ordu bir harekât mı yapacak;  “ABD -AB ne der?”  Bu, emeperyalizmin yeni adı olan  “Küreselleşmenin” kaçınılmaz gereği ise, biz hani “Emperyalizmi”  defetmiştik!

Bugün
Son örnek; Bağımsız Türk  “Cumhuriyet”  Başsavcısının AKP’yi kapatma davasını açar açmaz, sadece sözde aydınların ve yalaka yazarların değil, bazı saygın genel yayın müdürlerinin ileri sürdükleri başlıca endişe;  “AB ne der, ABD sözcüleri ne derler?” Bazı  “malûm” yazarlar da, utanmadan TV’lerde, yabancı gazetelerde yazılanları  “referans”  alıyorlar... Sanki Türkiye’nin sorunlarını, davalarını, onlar daha iyi bilirlermiş gibi... FT, TIMES, Economist öyle diyorlar ya yapılanlar yanlış! Dünya kamuoyunu kollamak, ikna etmeye çalışmak doğru da, bizim suçluluk komplesine girmemizdir asıl ayıp olan.  Sonunda Türkiye’yi, ne AB ne ABD ne de FT kurtarmayacak... Cumhuriyet kurulurken Avrupa’nın, “Düveli Muazzamanın” kurtarmadığı gibi! Bunu kendi başımıza, onlara rağmen Mustafa Kemal ve arkadaşları başardılar... Fakat bu sözde aydınlar ne diyorlar;  “Atatürkçülük işlevini bitirmiştir, artık küreselleşme (postmodern emperyalizm) devridir” ...
İki gün önce bir TV programında,  “AKP’nin kırılma noktasının ne olduğu”  sorulduğunda, büyük bir gazetenin, hem de bilgili, saygın Genel Yayın Müdürü gözünü kırpmadan,  “AKP iktidarının, AB sürecini yavaşlatmasıdır”  dedi... Bu orada, hemen kabul gördü. Aslında AKP iktidarının yaptığı tek hayırlı iş,  “AB sürecini”  hükümet programlarının en başında bulundurmasına rağmen, elinde olmayan sebeplerden dolayı bu süreci yavaşlatması, mesela 301’inci maddeyi kaldırmamış olmasıdır!
Bizi AB sultasından tamamıyla kurtaracak olanlara şeref madalyası vermek gerekecek! Hangi milli davamızda AB, bize destek mi oldu, yoksa köstek mi? Güya hayrımıza yaptığı tek iş, içimizdeki gaflet, ihanet ve dalalet sahiplerini burslarla, fonlarla beslemek, ülkenin parçalanmasına zemin teşkil edecek  “eyalet sistemini”  pompalamak ve azınlık araştırmaları yaptırmak!
Kıbrıs konusunda AB’nin, Karen Fogg’un, Annan Planı konusunda oynadıkları rolü ve AKP Hükümetinin bu role göre fiyaskosunu unutuyoruz... Doğru yanlış; bu fiyasko  “darbe sebebi” olarak gösterildi! Şu AB sürecinin, kriterlerinin, bazılarının çıkarları ve getiri sağlamalarından başka kime hayrı var! AB’nin Türkiye’nin hayrına olduğunu söyleyen varsa beri gelsin!
Özet: Avrupalılar  “Hasta Adamı” , yavaş yavaş öldürürlerken, Osmanlının son Sadrazamları, Hariciye, Maliye Nazırları, vb..  “Düveli Muazzama ne der” endişesindeydiler! Şimdi, Laik, Üniter Atatürk Cumhuriyeti, uyum uyum, elimizden kayıp gidiyor, bizimkilerin başlıca endişesi; “AB ne der, ABD ne yapar?” Ne hazin tecelli!

Yazarın Diğer Yazıları