Eğitim dâvâmız…

"Bir dokun bin âh dinle" derler ya, o hesap, geçen haftaki eğitim sistemine dair yazımız münasebetiyle çok sayıda mail aldım. Okuyucularımız söz birliği etmişçesine, "Eleştirilerinde yerden göğe kadar haklısın. Peki, çözüm nedir? Onu da yazmanı bekliyoruz" diyorlar ki haklılar. Dolayısıyla bugün "Eğitim sistemimizin içine düştüğü problemleri nasıl çözebiliriz?" konusu üzerinde duracağız.

Öğretmen

Eğitimin özü, ruhu, bel kemiği öğretmendir. Ne kadar okul yaparsanız yapın, okulların içini ne kadar teknolojik âletlerle doldurursanız doldurun, sınıfları liyakatli, idealist ve kendini öğrencilerine adamış öğretmenlerle donatamazsanız çektiğiniz bütün emekler boşa gider ve ikide bir sistem değişikliği yapmak zorunda kalırsınız. Bu sebeple, yapılması gereken ilk iş öğretmen yetiştirme kurumlarında köklü değişikliklere gitmek olmalıdır.

Öğretmen okulları

Bugünkü haliyle ne Eğitim Fakülteleri, ne de pedagojik formasyon eğitimi ile idealimizdeki öğretmen tipini yetiştirebiliriz. Kanaatimizce bu konuda, Osmanlı''da, devlet işlerinde görev alacak kişilerin yetiştirildiği "Enderun mektebi" benzeri bir altyapı geliştirilebilir.

Bilindiği üzere, Enderun mektebinin temeli I. Murat (ö. 1389) zamanında atılmıştır. Bu mektebe, yurdun dört bir köşesi gezilerek zeki çocuklar seçilip alınır, özel olarak eğitildikten sonra devlet kademelerinde görevlendirilirdi. Osmanlı devleti 5 asır bu sistem sayesinde ayakta kalmıştır.

Aynı şekilde biz de ilkokulu birincilikle bitiren zeki çocuklar arasından her yıl 4-5 bin öğrenci seçerek onları özel olarak eğitsek, 10-15 yıl sonra eğitimi onlara devretsek, hiçbir gelecek kaygısı olmayan öğretmenler sadece bu kanaldan gelse yani öğretmenlik kurumu siyasi müdahalelerden kurtarılsa, eminim eğitim sistemindeki problemleri çözmek için en büyük adımı atmış oluruz.

Zorunlu eğitim

Bir taraftan uzun vadeli öğretmen yetiştirme projemiz devam ederken diğer taraftan da eğitimde yapılacak büyük reformun zeminini oluşturacak çalışmalara da başlamalıyız ki bu konuda gözden geçirilmesi gereken uygulamaların başında zorunlu eğitim gelir.

Bugün için zorunlu eğitim 12 yıl. Yaklaşık 10 yıldır uygulanan bu zorunlu eğitim düzenlemesi sonucunda gördük ki eğitim ve öğretimin kalitesi gittikçe düştü, tarımda ve sanayide ara eleman sıkıntısı baş gösterdi. O zaman yanlışta ısrar etmenin gereği yok. Zorunlu eğitim bir an önce 8 yıla düşürülmelidir. Bir öğretmen olarak bizzat yaşayarak gördüm ki öğrenmek istemeyen öğrenciye bir şey öğretmek kadar zor bir iş yok.

Meslekî eğitim

İlkokuldan itibaren öğrenciler meslekî eğitime yönlendirilerek meslekî eğitim bir şekilde teşvik edilmelidir. Şunu hemen belirtelim ki bugünkü Meslek Yüksek Okulları mantığıyla bir yere varamayız. Arıyı görmeden arıcılık bölümünden mezun olan bir öğrencinin topluma kazandıracağı bir katma değer yoktur. Öğrenci hangi mesleği seçmişse bizzat o işin ocağında olmalı. Kitabî bilgilerle meslek öğrenilmez.

Eğitim kongresi

Tabii ki bu söylediklerimiz eğitimin devasa problemlerinden sadece birkaçı. Eğitime dair sıkıntıların çözümü konusunda irade sahibi iseler, yöneticilerin yapmaları gereken ilk iş -duyuruları en az bir yıl önceden yapılmak şartıyla- geniş kapsamlı bir eğitim kongresi düzenlemek olmalıdır. Kongre öyle "sen, ben, bizim oğlan" kabilinden olmamalı. Her görüşten insanlar davet edilerek fikirlerinden istifade etme yoluna gidilmeli. Ve behemehâl kongrenin ana teması da "İdeolojik değil, bilimsel eğitim; tüketen değil, üreten eğitim" olmalı.

"Parça bütünün habercisidir" derler. Bu söylediklerimiz, eğitim sisteminde yaşadığımız problemlerin bütünü ve çözüm yolları hakkında sanırım az da olsa bir fikir vermiştir.

 

ACZİMİN GİRYESİ:

 

ÖĞRETMENİLK

Öğretmenlik; zihinlerde mukaddes bir ışık yakmaktır,

Birer gönül eri olup yurdun her yerine akmaktır.

(Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları