Eğitimi sınav merkezli olmaktan kurtarmalıyız

Eğitimi sınav merkezli olmaktan kurtarmalıyız

 Ülkemizde senelerden beri yapılan sınavların adil olmadığını biliyoruz. Soruların çalındığını her sınav sonrası konuşuruz. Görevden almalar, soruşturmalar gerçekleştirilir. Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Olanlar sınavlara girenlere, gelecekleri çalınanlara, umutları yok olanlara olur. Sınavlar nitelikli ve bilimsel eğitim açısından bireyin bilgi, beceri ve yeteneklerinin keşfedilmesinin bir aracı olması gerekirken, bu işlemini yapamaz durumda. Kadrolaşma, sermaye, tarikat, iktidar üçgeninin kirli ilişkileri sınavlara tek bir kişinin güven duymamasına yol açıyor. 

Sınavlarda yıllar önce joker kullanılarak başarılı olunurdu. Bu şekildeki yolsuzluk yıllar sonra nitelik değiştirerek soruların çalınması dönemi başladı. Soru kitapçıkları tarikatlar, dershaneler tarafından çalınarak belirli yerlere ulaştırıldı. Teknoloji ilerleyince soru bankalarının bağlı olduğu bilgisayarlar boşaltılarak sorular çalınmaya başlandı. Şimdi ise soru bankalarında bulunan sınavda çıkacak soruların numaraları alınarak, bu sorulara benzer sorularla deneme sınavları hazırlanıyor. Birebir olan sorular ise dershane yetkililerinin umursamazlıklarından kaynaklanıyor. Oysa soru bankalarındaki sorular hiçbir zaman yardımcı ders kitaplarında yayınlanamaz. Sorular zorluk derecelerine göre sınıflandırılır. Soruları hazırlayanlar, soruları ÖSYM yetkililerine yollar, yetkililer ücret karşılığında soruları alırlar. Buraya kadar olayın bir özetini açıkladım. 

İşin püf noktası 

Şimdi işin püf noktasını belirteyim. Tarikat, cemiyet, siyasi görüş, devlete adam yerleştirme ve para kazanmak isteyen dershaneler soruları ele geçirmek için önce çıkacak soruları belirliyorlar. Soru bankası bilgisayarı verilen komutlara göre soruları belirliyor. İşte burada iş kopuyor. Çünkü soruların hangi konulardan olduğu, soruların kimler tarafından hazırlandığı bellidir. Bu bilgilere ulaşıldığında işler rahatlıkla çözümleniyor. Bazen bu bilgilere, belli bir tarikat ulaşırken, bazen de bir görüş ulaşıyor. Bazı yıllarda ise bir görüş fen sorularına ulaşılıyor. Ayrı bir kurum sosyal sorulara ulaşıyor. Bu durumda paslaşmalar gündeme geliyor. Bu aşamada büyük paralar dönüyor. Geçenlerde bir gazeteci arkadaş televizyondaki tartışmada doğuda bir aşiretten 15 kişinin üniversite sınavında en iyi yerleri kazanmasına inanamadığını anlatıyordu. 

Sistemi değiştirmemiz gerek 

Bu bize gösteriyor ki bu kokuşmuşluk devam edecek. Mutlaka sistemi değiştirmemiz gerekiyor. Test sınavları bir sektör hâlini aldı. Kitap ve kırtasiye dükkânlarında kültür, sanat, araştırma, ilim kitapları nerdeyse yer almıyor. Test kitapları, soru bankaları başköşeyi tutalı çok oldu. Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer açıklama yapmış: "Kaynak kitaplar da ücretsiz dağıtılacak." Her öğrencinin kaynak kitaba ihtiyacı olmaması lazım. MEB, ders kitaplarını kaynak kitaba ihtiyaç olmayacak şekilde yazdırmalı. Sayın Bakan da biliyor ki okullardaki ders kitapları öğrenciyi merkezî sınavlara hazırlamıyor. 

Eğitimi tekrar okul merkezli, öğretmeni yetkili ve etkili hâle getirmek şart. Çoktan seçmeli test sınavlarının hayatta bir karşılığı yok. Bu sınavlar insanı hayata hazırlamaz. Yetenek geliştirmez ve yetenek ölçmez. Ezberlenmiş bilgileri artırır, tahmin yürütme yeteneği geliştirir, daha çok test çözme tekniği öğretir.  

Türkiye neredeyse 50 yıldır test sınavlarının cenderesinde kavruluyor. Klasik sınavlara neden itibar edilmez? 

İlkokuldan itibaren öğretmenler ders anlatır, sınav yapar, yazılı ve sözlü olarak öğrencilerin bilgisini ölçer, not verir.  

Öğretmenin verdiği notlar neden ölçme kriteri olarak kabul edilmez? Mesela Almanya''da bizdeki gibi merkezî sınavlar yok. Puanla öğrenci alan Anadolu Lisesine gidecek öğrenciyi ilkokul öğretmeni seçer. Üniversitelere öğretmenlerin verdiği not ortalaması ile girilir.  

Orada öğretmenler hem yetkili hem de sorumluluk sahibi. 

Bizde öğretmenlerin verdiği notlar yok sayılır. Öğretmenin hem sorumluluğu yok, hem de yetkisi. 

Öğrencinin akademik bir eğitim alıp alamayacağına pekâlâ ortaokul öğretmenleri karar verebilirler. 8. sınıf öğretmenler kurulu, öğrencinin aldığı notlara bakarak ve sınıf içindeki durumunu dikkate alarak öğrenciyi akademik bir eğitim almaya veya mesleğe yönlendirebilir. Almanya''da öğretmenin verdiği notlar ve raporlarla öğrenci akademik veya meslek eğitimine yönlendiriliyor, bizde neden olmasın? Memur alımları değişik merkezlerde komisyonlar kurularak klasik sorular sorularak neden yapılmaz? Komisyona adam görevlendirilir. Sabahleyin çalışmaya başlanır, sorular hazırlanır, aynı gün sınav yapılır ve okunur. Sınav komisyonu denetlenir, gözetim altında tutulur ve hırsızlığa, kopyaya imkân verilmez. Eğitimin hedefi; dürüst ve liyakatli, işini iyi bilen ve iyi yapan insan yetiştirmek olmalı.  

Yazarın Diğer Yazıları