Ekonomide panik riski artarken!..

Kurların sürekli artması, üreticiyi ve tüketiciyi tedirgin ediyor. Kur şokları ve sürekli kur artışları, iktisadi ajanların moralini bozuyor. Halkı telaşa sokuyor ve panik riski yaratıyor.

Oysaki Türkiye 1929 dünya buhranından sonra 11 ekonomik kriz yaşadı ve  her krizden de devalüasyon yaparak çıktı. Ama bu defa dalgalı kur sistemi nedeni ile devalüasyonu piyasa yapıyor ve fakat yalnız ekonomi değil, hukuki ve demokratik sorunlar da kura yansıyor. Sistem dengede kalamıyor.

Oysaki dalgalı kur politikasının tercih edilme nedeni; cari dengeyi ve kurları otomatik dengeye getirmesidir. Türkiye de piyasa yapısı, Kambiyo rejimi, hukuki ve demokratik sorunlar sistemin çalışmasına izin vermedi. Plansızlık ve Uygulanmakta olan günübirlik politikalar da işin tuzu biberi oldu.

Pandemi olmasaydı da Türkiye bu sorunları  yine yaşayacaktı. 2018 kur şokunda pandemi mi vardı?

Geldiğimiz pozisyonda ; borsada yabancı payı yüzde 60 üstünde iken yüzde 50'ye düştü ... Sıcak para bile  gelmiyor...  Doğrudan yabancı yatırım sermayesi zaten çok sınırlı geliyordu, artık gelmiyor. Vatandaşlık vermemize rağmen yabancıya konut satışları da geriledi. Kredi derecelendime kuruluşları hem ülke hem de büyük şirketlerin raiting'ini düşürdü. Bankalar cephesinde de dönmeyen krediler sorunu büyüdü. Önlem almazsak, panik riskimiz var.

Bütün Mesele bu paniği nasıl önleriz? sorusunda düğümleniyor.

1. En Kritik sorun Merkez Bankası rezervleridir. Taze döviz gerekiyor. Kurlar ne kadar artarsa artsın  , güven sorunu nedeni ile kimse dövizini bozdurmuyor. Yüksek risk primi olduğu içinde yeni dış borçlanma hem pahalı hem de zordur. Geriye İMF kaynakları kalıyor. İMF kredileri, stand-by (SBA), genişletilmiş düzenlemeler (EFF), esnek kredi hattı (FCL), hızlı finansman aracı kesin kerdiler (RFİ) ,Genişletilmiş Kredi kolaylığı (EFC), Bekleme Kredisi Tesisi (SCF ) şeklindedir. Türkiye stand -by yapmak istemiyor. Ancak diğer krediler için İMF ile görüşebilir.

2. Mevcut ekonomik düzen, bilerek veya bilmeyerek yabancı sermaye girişi, özellikle sıcak para girişi üstünde yapılaştı. Yabancı sermaye çıkışı hukuk ve demokrasi sorunu nedeniyle hızlandı. Hukuk ve demokrasi altyapısını yeniden kurulması için adım atmalıyız.  Reel faizleri artırmalıyız. Ayrıca bir geçiş döneminden sonra, yabancı sermaye kontrolü yaparak, sıcak parayı kontrol etmeliyiz ve yalnızca doğrudan yabancı yatırımlara teşvik vermeliyiz. Bu şartlarda Çin'den çıkan yatırımlar için Türkiye cazibe merkezi olabilir.

3. İthal ikamesi yoluyla, üretimde kullanılan ithal aramalı oranı yüzde 10 seviyesine düşürülmelidir.

4. Dış ticaret politikası değişmelidir. Çine karşı kota koyarak her yıl bu ülkeye karşı verdiğimiz 20 milyar dolar dış ticaret açığı önlenmelidir.

5. Devletin, diğer sektörlerin aleyhine haksız rekabet yaratan konut sevdası bitmelidir. Konut yapımı sosyal konutlar dışında piyasaya bırakılmalıdır. Geçen ay kamu bankaları eksi konut kredisi verdi, konut fiyatları ortalama yüzde 30 oranında arttı .

6. En önemlisi ise Hükümetin niyet etmesi ve bir istikrar programı yapmasıdır. İstikrar programını aynı zamanda güven tazelemek için de yardımcı olacaktır.

 

Yazarın Diğer Yazıları