Ekonomik gidişat korkutuyor

Ekonomik gidişat korkutuyor

Önceki gün Borsa İstanbul Endeksi yüzde 5,08 oranında düştü. Günlük düşüş yüzde 5''i aşınca devre kesici uygulanarak işlemlere ara verildi. Devre kesicinin uygulanmasının ardından seans yarım saat erken kapatıldı. Endekste düşmenin temel nedeni, ekonomide kırılganlığın yüksek olmasıdır. Bunun içindir ki Borsada volatilite yüksektir. Uçan kuştan nem kapıyor.

Türkiye 2018 kur şokundan beri, kur-enflasyon-kur çıkmazına girdi. Ama bu kriz 1994 veya 2001 krizlerinde olduğu gibi, günlük değil, uzun dönemli sürünen bir krizdir. Böyle olmasının nedeni, dalgalı kur politikasıdır. Ani kriz olmadığı için de hükümet işin ya  farkında değil, ya da elinden bir şey gelmiyor. Oysa ki ani krizlerde iktidarlar istikrar önlemi almak zorunda kalırdı.

Bugünkü krizin etkisi zamana yayılıdır. Yüksek enflasyon, üretimde daralma ve düşük büyüme, gelir dağılımında bozulma artarak devam ediyor. Bunun içindir ki daha tehlikelidir.

Böyle giderse, Türkiye 1930 dünya buhranı dahil, tarihinde en yüksek ekonomik bunalımı yaşayacaktır. Böyle gitmesini ancak erken seçim veya IMF önler.

Korkumuzda bizi haklı çıkaran uygulamalar var:

1. Hükümet uzun süre Merkez Bankası ve faizlerle oynayarak, dolar kurunu 18 liraya çıkardı. Eğer faizleri beş düşürmeseydi Aralık 2021 kur şokunu yaşamazdık. Sonra da dolaylı yoldan ekonomiye yüksek maliyetler getirip kuru düşürmek istedi. Ama Merkez Bankası Reel Kur Endeksine göre halen TL, yüzde 52 oranında daha düşük değerdedir. Bu uygulamanın bilinen ve kabul görmüş iktisat kuralları ile bir ilgisi yoktur.

Bunun için de yerli ve yabancı sermaye, uluslararası kuruluşlar, yurt dışında Türkiye tahvillerini alanlar, Türkiye''yi ve hükümet tasarruflarını spekülatif görüyorlar. Böyle gördükleri içindir ki Türkiye''nin ülke riski (CDS) arttı… Artık yabancı sermaye gelmiyor… Olanlar da tersine, çıkıyor. Borsada yabancı sermaye payı yüzde 60''dan yüzde 40''a geriledi.

2. Merkez Bankası kaynaklarının, ihtiyat akçesi dahil sonuna kadar ve erken kullanılması ve MB''nin resmî rezervlerinin eksi 50 milyar dolara gerilemesi, ülke riskini, dış borç ve ithalatın finansman maliyetini artırdı. Türkiye 2022''de dış borçlarında temerrüt riski yaşayabilir.

3. Ekonomide sorumlu yok, ekonomi yönetiminde koordinasyon yok. Hazine ve Maliye Bakanı yatırımcılara hikâye anlatıyor. Kendisi enflasyon Ocak''ta pik yapacak, sonra düşecek diyor. Cumhurbaşkanı enflasyonda düşüş başladı, başlayacak diyor.

İlgili bakan enflasyon yüzde 5''e düşecek diyor. Oysa ki Merkez Bankası 2006''dan beri yüzde 5 enflasyon hedeflemesi uyguluyor. Bu güne kadar tutturamadı. Bakan da yüzde 5 hedefini nasıl tutturacaklarını, hangi araçların kullanılacağını açıklayamıyor. Toplum artık yalnızca inşallah algısına kanmıyor. Çünkü herkes krizi bizzat yaşıyor. Ve artık hükümetin algı operasyonları tutmuyor.

4. 2021 bütçesi kabaca, gelir 1,6 trilyon, gider 1,4 trilyon açık 200 milyar lira oldu. Hükümet bütçeyi, transfer harcamaları, seçim popülizmi ve kamu-özel işbirliğinde dolar olarak verdiği talep garantisi için kullanıyor. Bunun için de birtakım haksız ve kanuna aykırı tasarruflar yapıyor. Merkez Bankası kaynaklarını, özelleştirme gelirlerini, işsizlik fonunu kullanıyor. Ucuz vatandaşlık veriyor.

Borçlar kanununda kiralar, ''12 aylık ortalama TÜFE üzerinden alınır'' diyor. Ancak devlette bazı bakanlıklar özel sektörden kira gelirini üç kat daha yüksek olan Yİ-ÜFE üzerinden alıyor.

Devlet bütçesi bu kadar darda iken, Cumhurbaşkanının konvoyları, şatafatlı harcamaları, sarayları ve uçakları, yangına körükle gitmek anlamını taşıyor. Yerli ve yabancı herkesin tepkisini çekiyor.

5. Dış politikada çıkmazlar, savunma sistemleri ve uçak alımlarında yaşanan sorunlar, toplumda endişe yaratıyor. Bu da iktisadi kararlara negatif yansıyor.

Özetle, kriz buhrana dönüştü. Ama hükümet işin farkında değil. Asıl korkutan da bu sorundur. 

Yazarın Diğer Yazıları