"Ekonomik istikrar için AKP..."

İlk, 2011 seçimi öncesinde duydum bu sözü:

"Borçla da dönse ekonomik istikrarın devamı için AKP'ye oy vereceğim!"

Ekonomi artık bozulmaya başlamış fiyat artışları ve döviz kıpırdanmaya başlamıştı.

Vatandaş bu tarihte ciddi borç altındaydı. Bireysel kredilerle 5 yıldızlı tatil köylerine gitmeye, 15 ay taksitle 3 günlük Avrupa turlarına başlamıştı.

3 gün tatilin faturasını 15 ay çalış öde.

Konut kredileri de bu yıl başlamıştı. Türk insanı için çok önemli olan başını sokacağı evi 10 yıl vadeli kredi ile almıştı.

Ya AKP giderse bu borç sarmalı bozulursa?

Ya bir daha borçlanamaz ise?..

Çünkü borcu borçla çevirmeye başladık o tarihte.

Sonuçta sandıktan AKP sürpriz olmayan bir şekilde çıktı.

15 Haziran ve hemen arkasından yapılan Kasım 2015 seçimlerinde de aynısı oldu.

2015 yılında borçlanma öyle bir patladı ki, insanlar korkar oldu.

Vatandaşlarımızın 2002 yılı sonunda, bankaya olan borcu 6,6 milyar lira iken, 2015 sonunda bankaya olan borç 384 milyar lira olmuştur.

Geldik 2018 yılında. Bu yılın Kasım ayı itibariyle vatandaşın bankalara borcu 2018 başında 541 milyar 7 milyon liraya yükseldi.

Tarihin en büyük krizi olarak adlandırılan 2001'deki krize 6,6 milyar lira ile giren vatandaş bu yılın sonuna geldiğimizde neredeyse 551 milyar lira borçlandı.

Bu borç kredi kartı, tüketici kredisi ve konut kredisidir.

Borçlandırılmış, karamsarlığa sürüklenmiş ve çaresiz bırakılmış milyonlarca insan.

Ağustos ayında dolardaki yükselişi bir hatırlayın.

Bazı politikacılar hiç konuşmasalar susup otursalar dolar bugün en fazla 4 lira olacaktı. Ama birileri çıkıp ısrarla ama ısrarla konuştu ve her konuşmada dolar yükseldi. 7 liraya geldiği gün bile neredeyse bütün dünyaya rest çektik.

Hatta o gün birçok ekonomist şöyle bir yorum yapmıştı:

Acaba hükümet dövizi kasıtlı mı manipüle ediyor.

Çünkü akıl mantık işi değildi. Resmen piyasalar tahrik ediliyor, birileri kasıtlı olarak dövize yönlendiriliyordu.

Israrla faizin düşük tutulması ve faiz konusunda açıklamalar dövizi yükseltti.

Sonrası malum.

Politikacılar sustu, Merkez faiz artırdı ve dolar hızla geriledi.

5.150 TL'ye kadar geriledi.

Bu sürede ne oldu?

O 4 ayda özellikle borçlu vatandaşlar çok korktu.

Elinden evi gideceğinden korktu.

Sosyal yardım alan vatandaş bu yardımların kesilmesinden korktu.

Şu an herkes korkuyor.

Ekonomik istikrarın bozulmasından korkuyor.

Yeni borç para bulmaktan korkuyor.

Bu korku tıpkı 2011 ve 2015 yılındaki genel seçim öncesindeki  ile aynı.

Bütün bunlar rastlantı mı bilemiyorum ama borçlanma Türkiye'nin kaderi oldu.

Artan her kuruşluk borçlanma ise insanları çaresiz hale getirdi. Bu çaresizlik beraberinde korkuyu doğurdu.

Atatürk'ün İzmir Kongresi'nde söylediği bir söz, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu öyle güzel anlatıyor ki!

"İstiklâlini kaybetmenin en iyi yolu, sahip olmadığı parayı sarf etmektir."

Türkiye sahip olmadığı parayı sarf etmiştir. Vatandaş, kredi ile önümüzdeki 10 yılını ipotek altına alarak lüks bir hayat yaşadı.

Ya devlet?

O zaten içler acısı bir borçlanma politikası içinde.

Küfür edip kavga ettiğiniz ve vatandaşa dönüp bizi kıskanıyor dediğiniz ülkelerin parası ile yapılan yollar, köprüler ve havaalanları.

Türkiye birkaç ay sonra yeniden seçime gidiyor.

Ya borç istikrarı bozulursa silahı bir kez daha vatandaşa karşı çekilecektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları