Ekonomik ve sosyal istikrarın temeli: Hukukun üstünlüğü

Türkiye dış borç ödeme güçlüğüne girdiği için 1959 yılında Moratoryum ilan etti. Moratoryum, alacaklılara anlaşarak borç tutarı, faizi ve vadesinin yapısında değişiklik yapmaktır. O zaman hukuk sorunu tartışılmadı.

1994 krizi ve 2019 krizi yaşadık. Bu krizler nedeniyle kimse hukuk sorununu tartışmadı.

Bu gün istikrar için hukuki altyapı sorununu tartışıyoruz. Neden ?

Dünya Adalet Projesi'nin (World Justice Project) 2019 yılı raporuna göre, Türkiye hukukun üstünlüğü endeksinde  toplamda 126 ülke arasında 109 sırada yer aldı. Ülkemiz kendi gelir grubunda (üst orta gelir grubu) yer alan 38 ülke içinde de 37 sırada yer aldı. Kendi bölgesi içindeki (Doğu Avrupa ve Orta Asya)ülkeleri, 13 ülke arasında ise sonuncu oldu.

Oysaki 2012- 2013 yıllarında Türkiye bu endekste orta sıralarda yer alıyordu.

2018-2019 yılında Türkiye'nin bu endekste  en kötü durumda olduğu sıra, temel haklar 122/126 ve Hükümeti denetleme ve kısıtlama kriterleridir.

Kaynak: World Justice Project, Rule of Law Index, 2019'dan derlenmiştir.

Avrupa Birliği 17 Nisan 2018 Türkiye  Raporu'nda, Türkiye'nin göç politikası övülürken, Hukukun üstünlüğü, Temel Haklar ve ifade özgürlüğü konusunda ciddi oranlarda geriye gidiş olduğu belirtilmiştir. 

Özetle Türkiye son yıllarda 'Hukukun Üstünlüğü'nde geri düştü. Hukuki altyapı olmadan ekonomik istikrar programı tutmaz. Zira:

Hukuk, sosyal ve ekonomik yaşamın altyapısını oluşturur.

Rekabetin, ticari ilişkilerin, iş ilişkilerinin, borç-alacak ilişkilerinin, mülkiyet haklarının düzenli bir hukuki altyapısı yoksa, kalkınma sağlayamazsınız. Devlet planlama yapamaz. Belirsizlik artar. Güven bunalımı ortaya çıkar. Mülkiyetin güvence altına alınmadığı piyasa ekonomisi çalışmaz. Kimse yatırım yapmaz.

Hukuki güvencesi olmayan insanların geleceği de güvence altında olmaz.

Hukuki altyapısı olmayan insan hakları da olmaz. Bunun içindir ki hangi ülkede olursa olsun darbe dönemlerinde ve dikta rejimlerde insanlar yurt dışında yaşama alternatifleri ararlar. Aynı şekilde maddi ve beşeri sermaye de (Beyin Göçü ) yurt dışına kaçar.

Öte yandan  hukukun üstünlüğü ve demokrasi birlikte yaşayabilir ancak. Türkçeye çevrilen Carl Schmitt, ''Parlementer  Demokrasinin Krizi'' kitabında; ''Ekonomik ilişkilerde, sözleşme özgürlüğü, özel hukuk kuralları, hakim olursa, siyasi  bakış açısı ekonomik ilişkilere aktarılamaz. Bu da ancak demokrasilerde mümkündür.'' deniliyor.

Bu çerçevede hukuku, toplumsal yaşama düzeninde adaleti sağlayan bir kurum olarak da tarif edebiliriz. Ekonominin  hedefi de toplumsal refahtır. Sonuçta hukuki altyapı olmadan, ekonomik kalkınma ve toplumsal refah sağlanamaz!..

Yazarın Diğer Yazıları