Emeklilik
İnsanoğlu tarih öncesi dönemlerde bile yaşlılara ve muhtaçlara bakıyordu. Dinler, örf ve adetler toplumsal dayanışmayı, ihtiyaç sahiplerine yardımı telkin ederler. Emekliliğin ilk olarak Roma İmparatoru Augustus döneminde savaşçılara hak olarak verildiği biliniyor.
Wikipedia’da kabile üyelerinin bakımı 8. yüzyıla (İrlanda), gazilerin bakımı 1593 yılına (İngiltere), kilise rahiplerinin dul kalan eşlerinin emekliliği 1645 yılına (Almanya), öğretmenlerin emekliliği 1667 yılına (Almanya), devlet garantili ve her konudaki çalışanları kapsayan yaşlılık ve malullük sigortası 1889 yılına (Prusya), yaşlılık sigortası 1908 yılına (İngiltere) tarihleniyor.
Her devlet vatandaşlarının ömür boyu belirli bir seviyede mutlu ve sağlıklı yaşamasını sağlamak için yaşlılık, işsizlik, yoksulluk gibi risklere karşı sosyal güvenlik sistemleri kurarak önlem alır. Bizde emekliliğin ilk uygulamalarının örneklerini Osmanlının ilk dönemlerinden beri görüyoruz. Fatih’in kanunnamesinde sadrazam, vezir ve defterdar gibi devlet adamlarının tekaüde ayrıldıklarında ne kadar ücret alacakları ayrıntılı biçimde yazılmıştır (Tekaütlük, bir memur veya zabitin emekli olması; tekaüdiyye, emekli maaşı; mütekait ise hizmete muktedir olmadığı hâlde eski hizmetine mükâfaten maaş alıp oturan adam anlamına gelmektedir).
Osmanlı Devleti'nde sivil halk dışında ilmiye, seyfiye ve kalemiye mensupları yaşlılık, sakatlık ve hastalık sebebiyle görev yapamaz duruma geldiklerinde tekaüt olurlar ve kendilerine mütekait denirdi. Bu kişilere ya hazineden tekaüt maaşı verilir ya da bir dirliğin geliri tahsis edilirdi.
Dünyada prim esasına dayalı ilk sosyal güvenlik sistemi ve prim ödeme karşılığı düzenli emekli maaşı olan emeklilik sistemi Almanya'da oluşmuş ve pek çok ülke tarafından benimsenmiştir.
Bizde Osmanlı ordusu, birçok konuda olduğu gibi sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminde de topluma öncülük etti. Tanzimat’la başlayan modernleşme sürecinde, Sultan Abdülaziz devrinde ilk defa Askerî Tekaüd Sandığı kuruldu. Daha sonra Askerlere emeklilik hakkı yasal zemine oturtuldu. Prim ödeme ve hizmet süresini doldurma ve vefat eden asker veya emeklisinin geride kalan aile fertlerine maaş bağlandı.
İlk başlarda prim Askerî Tekaüt Sandığında aylıklardan %2, Umum AskerîTekaüt Sandığı kurulduğunda (1886) %5 olarak belirlenmiştir. Zaman içinde aksaklıklar giderilerek ve cumhuriyet döneminde kapsamı genişletilerek bugünkü Türk sosyal güvenlik sistemi düzenlenmiştir. Bugün SGK, çalışanların maaşlarından zorunlu olarak ortalama %15 civarında prim almaktadır.
Finansal ve yapısal sorunlardan dolayı son olarak 2006 yılında 5502 ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kabul edildi "Sosyal Güvenlik Reformu" adı altında farklılıklar içeren SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı tek çatı altında toplandı.
Gelelim bugüne, Haziran ayı itibarıyla dört kişilik ailenin açlık sınırı 19.000, yoksulluk sınırı 66.000 TL olmasına rağmen en düşük emekli aylığı 12.500 TL olarak belirlendi. Bu rakamlar da gösteriyor ki kimsenin memnun olmadığı bir emeklilik sistemine sahibiz.
Emekli maaşı sıralamasında 32 Avrupa ülkesi arasında en düşük ikinci ülkeyiz. Almanya’da ortalama emekli maaşı Türkiye’nin neredeyse yedi katı. Avrupa’da en fazla emekli 23,6 milyon ile Almanya’da. Fransa’da da 20,9 milyon emekli bulunuyor. Bizde sürekli gündeme getirilen ve şikâyet konusu olan emekli sayısı, çalışan oranı yani sigortalı istihdam/emekli ve hak sahibi sayısı (Aktif/Pasif) oranı 1,67 ile birçok Avrupa ülkesinden iyi durumdadır. Bu durumdan da emekli sayısının çokluğunun düşük emekli maaşlarını açıklamadığı görülüyor.
15 yaş altı ve 65 yaş üstüne bağımlı nüfus deniyor. Bunların dışında istihdama katılması gereken ama işsiz olan nüfusun işsizlik oranı düşürülerek sosyal güvenlik sisteminin yükü hafifletilebilir. Ayrıca zamanın fonksiyonu olarak şartlar değişiyor, çalışma hayatındaki gelişmeler, verimlilik, teknolojik gelişmeler gibi verilere bakılınca yakın bir gelecekte çalışan %20’nin geri kalan %80’e asgari bir yaşam seviyesi sağlayabilecek durumda olacağı öngörülüyor.
Budizm ve karma felsefesinin etkisiyle reenkarnasyona inanan emeklilerimiz bu hayatlarında fakir olduğu için şikâyet etmeyip tekrar dünyaya geldiklerinde zengin olacaklarına inanıyor olabilirler. Bazıları ise soğan yemeğe razı olup “reis”lerini yedirmemek konusunda kararlı olabilirler ama emeklileri maliyet olarak görmek ve göstermek büyük vicdansızlıktır. Kırk yıl prim ödeyen emeklilerin aldığı maaşlar hangi finansal kıyaslama yapılırsa yapılsın olması gerekenin çok altındadır ve buna razı gelinemez.
Emeklilerine ve ihtiyaç sahiplerine olabilecek en iyi hayatı sunmak medeniyet gereğidir. İtibarlı devlet adamı emeklilerden şikâyet edemez. Lüksten israftan vaz geçip emeklilerimizin hayat kalitesini yükseltmekle yükümlüdür.