Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI

Adnan İSLAMOĞULLARI

Eminim ki bu günler de geçecek...

Eminim ki Türkiye Cumhuriyeti bu kötü günlerin de üstesinden gelecek ve iyiliklerden söz etmeye başlayacak Türk insanı, gerginlikler azalacak, insanların devlete olan güveni tâzelenecek, insanlarımız gülümsemeyi öğrenecek yine. Birbirinin inançlarıyla, ibâdetleriyle, meşrebleriyle, mezhepleriyle ilgili tecessüsten ve tefrikadan kurtulacak ve beşerî münâsebetler yine medenî bir iklime kavuşacak, birbirini tanımayan insanlar selâmlaşmaya başlayacak yine...

Üzerimize çöken bu gam bulutları dağılacak, güneş tekrar ışıl ışıl ışıtacak ülkemizi...

Siyaset, mevcut pespâyeliğinden kurtulacak, siyâsetçi aynı zamanda bir devlet adamı olduğunun idrâkiyle toplum karşısında ne denli sorumlu olduğunu hiç hatırından çıkarmadan, devletin bir mehâbeti olduğunu ve siyâsetçinin de bu mehâbete lâyık bir hayatı olması lâzım geldiğini bilerek siyâsete ve devleti yönetmeğe tâlip olacak. Oturduğu makamın ateşten olduğunu, siyâsetin bir buz tabakası üzerinde yürümek ve o buz tabakasında yol alırken lodosun sıcak nefesinin hep ensesinde olduğunu unutmayacak. Siyâsetçi, yani devlet adamı, ülkenin neresinde yaşarsa yaşasın, hangi mezhepten, hangi meşrepten, hangi kültürden, hangi renkten olursa olsun her bir vatandaşından sorumlu olduğunu, ülkenin tamamındaki nebâtattan ve hayvanattan da sorumlu olduğunu ve dahi bu sorumluluğun kendisine yüklediği en büyük vazifenin 'adâlet ve vicdan' olduğunu aklından bir ân bile çıkarmayacak...

Bir gün, âlimler ve kanaat önderleri, akademilerdeki odalarında sessizce oturan aydınlar bir gün gelecek omuzlarındaki tek vazifenin haksızlık karşısında konuşmak ve yazmak olduğunu hatırlayacaklar. Âlimler ve kanaat önderleri, akademilerdeki odalarında sessizce oturan aydınlar varlık sebepleri olarak misyonlarının, siyâsetçilerin noterliğini ve avukatlığını ya da tevilciliğini yapmak değil, yalnızca hakikati söylemek olduğunu, her şeyi hakikat terâzisinde tartarak yalnızca hakikatin emrinde olduklarını idrak ederek bu konuda bedel ödemeye her zaman hazır olacaklar. Bir gün bu ülkede aydınlar, kırmızı fularlı kıza yaktıkları ağıtlardan utanacaklar ve terörün ekin gibi biçtiği kendi evlâtlarına yanacaklar...

Bir gün bunlar olacak ve ülkemize iyilik ve huzur hâkim olacak...

Medya ve siyaset, birbirinden takke alıp külah vermeyecek. Gazeteciler sabahın erken saatlerinde kapıları çalındığında endişe etmeyecekler, yaptıkları haberlerden ya da yazdıkları yazılardan dolayı apar topar tutuklanmayacaklar, özgürce haber yapmanın, özgürce yazmanın lezzetini tadacaklar. Bunu yaparken de tek kriterleri meslek ahlâkları ve bu vatana bağlılıkları olacak. Parmakları klavyenin tuşlarına tetik gibi basmayacak, algı operasyonlarının tetikçisi olmayacaklar, maaşlarını yalnızca gazetelerinin sahiplerinden, takdiri ise okuyucusundan alacaklar...

Bir gün, vakıflar biriktirmek için değil, dağıtmak için vâr olduklarını hatırlayacaklar, sermaye biriktirmeyecekler, ticaret yapmayacaklar, yalnızca kendilerine ulaşanları ihtiyaç sahiplerine dağıtacaklar. Tarikatler ve tarikat postlarına oturanlar yalnızca ve yalnızca iyiliği emredip kötülükten men edecekler, devlet ve bürokrasi ile ilgilerini kesecekler, devleti ele geçirilmesi gereken bir aygıt olarak değil, varlıklarını sürdürdükleri toprakların yani vatanlarının kutsalı olarak görecekler. Siyâsetten köşe bucak kaçacaklar, devlet sofralarından kursaklarına bir tek lokma bile koymayacaklar...

Bir gün bu ülkede hâkimler yalnızca bağımsız kararlarıyla konuşacaklar, inanıyorum buna...

Bir gün bu ülkede, Fırat'ın kenarındaki koyun huzur ve güven içinde yaşayacak...

Geriye yalnızca kötü hatıralar kalacak, siyâsî tarihimizin sahifelerine hapsolacak kötü hatıralar. Haksızlık karşısında susan ve siyâsete kıymeti kendinden menkûl fetvâlar veren âlimler, emperyalizmin kalbini mesken tutan ve kendi ülkesine kast eden, kendi ülkesine kötülük eden, kendi ülkesinin evlâtlarını robota dönüştüren sözde cemaat önderleri, devleti paylaşmaya çalışan ve boğazına kadar dünyalığa batan tarikat önderleri, Kur'ân ayetlerini iltimasa delil gösteren, günah işleme özgürlüğünden bahseden siyâsetçiler, şehirlerin ruhunu öldüren belediye başkanları, terörist cenâzelerinde boy gösteren siyâsetçiler; hepsi, tüm kötülükler terk edecek ülkemizi ve yerini iyilik ve güzellikler, huzur ve güven, birlik ve kardeşlik, itibar ve onur alacak...

Buna inanmadan nasıl yaşayabiliriz ki?!    

Yazarın Diğer Yazıları