Emperyal bağlantılıların etki alanları

Emperyal bağlantılıların etki alanları

Kaç yazıdır Türkler-Ermeniler meselesine giriyorum. Biz "bir"iz. Bunu iki taraf ister Latin harfleriyle, ister Osmanlı harfleriyle, ister Ermeni harfleriyle ve hatta şimdilerde çok moda olan Orhun harfleriyle beyinlerine kendi dillerinden yazsınlar; ayrışamayız.

Rumlar için de aynısını söylüyorum.

Hani Osmanlı, herkesi rahat bıraktı, kendi dünyalarında kalsınlar, sadece cizyelerini ödesinler yeter, dediğini okur dururuz ya... Osmanlı sahasının, kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına bir ucundan bir ucuna gittim ve davranışların, umutların, hüzünlerin birbirine ne kadar yakın olduğunu gördüm. Bir "andırış" var.  

Batı''yı da biliyorum ve farkı ölçüyorum.

Ermenilerle Alparslan Türkeş''in görüşmesini bilinmeyenleri, vereceğimi yazmıştım.

Önce gazeteci olarak bir görüşmemden bahsedeceğim. Daha önce de yazdım. Baktım, alıntılar yapılmış.  Kitabımızın birinde var. Bir tarihte Filistin''de Ramallah''ta Bîrzeyt Üniversitesi halkla ilişkileri müdürü bir Ermeni''yle görüşmemden bahsedeceğim. Ne kadar iç içe olduğumuzu ve içimize ekilen nifak tohumlarının nasıl bir netice verdiğini göreceksiniz.

"Üniversitenin halkla ilişkiler müdürü bir Ermeni. Albert Agazaryan. Hem de Türkiye Ermeni''si. Ailesi Adana''dan 1915''te göçmüş. Bize yakın ilgi gösterdi ve bizimle Türkçe konuştu; anneannesinin Türkçesiymiş. "Çünkü" dedi, ''Anneannem başka dil bilmezdi. Ev halkı onunla mecburen Türkçe konuşuyordu. Ben de böyle öğrendim.''

Albert Agazaryan, ABD''de Georgetown Üniversitesi tarih bölümünü bitirmiş. Bîrzeyt''te de Orta Doğu tarihi dersi veriyormuş ek olarak. Albert, cana yakın bir insan. Türkçe konuşan insanı görünce gurbette bir hemşehriye rastlamış gibi olduk. Sanırım karşımızdakiler de aynı duyguyu taşıyorlar. Hâl ve hareketleri bunu gösteriyor. (Burada Tel Aviv''de Türkiye''den ve Azerbaycan''dan göçmüş Yahudilerle karşılaşmamızdan, farkımız olmadığından da bahsediyorum.) Zaten Filistin''de ister Arap, ister Yahudi olsun, Türkiye ve Türklerle yakın ilgiliydiler. Kimi oradan göçmüş, kimi Türk''le evlenmiş, kimi ise Türk''ken Araplaşmış!

Albert Agazaryan''ın Türkçesi, 80 yıl öncenin katıksız Türkçesi... Folklorik zenginliğe de sahipti. Bize hiç bilmediğimiz atasözleri, mâniler, Türküler söyledi. (...)

Albert, Kudüs''teki Ermeniler hakkında da bize bilgi verdi. Sayıları giderek azalıyormuş. 4 bin dolayında Ermeni yaşıyormuş. Onlarla görüşmemiz hoş olmazmış... Birçoğu geçmişteki olayları unutamıyormuş, belki içlerinde bize düşmanlık yapanlar çıkarmış."

Albert Agazaryan bizi görüştürebilirdi. Bir tatsızlık olmasından çekindi, mesuliyet almak istemedi.

Bizim karşılaştığımız gibi, birçok hatırada benzer sahneleri okuduk.

Türkiye''de -ısrarla hatırlatacağım- "ideolojik ırkçılar", Türk''ten gayri herkese dostlar. Hem de nifakçı dostlar. Ayrışmayı esas alıyorlar. Hristiyan unsurlarla yetinmiyorlar, birbirinin eli, kolu, gövdesi, beyni olan etnisiteleri de karşı karşıya getirmek istiyorlar ve maalesef başarılı da oluyorlar. "Birbirinin eli, kolu, gövdesi, beyni olan etnisiteleri" ayrıştırmak istersen ne olur? İkisi de ölür.

Bu cirmi küçük "mikro milliyetçi" nifakçılar, emperyal bağlantılı oldukları için, zayıf karakterli, kendilerine statü arayan "sağcısından-İslâmcısından" birçok ismi saflarına çekebiliyorlar. Bile bile kanan "aptallar"ı siz tanıyorsunuz.

(Asıl bahsedeceklerime daha gelemedik. Devam edeceğiz.)  

Yazarın Diğer Yazıları