En büyük sultanlık kalp kırmamaktır

Muallim Naci:

"Maarifet iltifata tâbidir//Müşterisiz metâ zâyidir" der. Doğru… Hemen herkesin siyasete dair yazıp çizdiği, özellikle siyasetçilerin muhataplarına hakaret etmeden konuşmaz olduğu, toplumun partiyle yatıp partiyle kalktığı bir ortamda iyilikten, doğruluktan, ahlâktan, hikmetten bahsetmenin -müşterisi olmadığı için- boşuna emek olduğunu biliyoruz. Lakin bunu bile bile ecdadımızın hikmet ve hakikat dolu sözlerini sütunumuza taşımaya devam edeceğiz. Amacımız; bir gün irfan gemimizin nerede battığını merak edenler çıkarsa yanlış yerlerde aramamaları için bir işaret taşı dikmektir.

Şair Nazîm diyor ki:

"Kimseyi dil-teng-i âzâr etme, sultanlık budur//Kalb-i mûru tahtgâh eyle, Süleymanlık budur//Gerçi her bir derde vardır bir tabîb-i çâre-sâz//Nabz-gîr-i kalb-i mahzun ol ki Lokmanlık budur"

Şair bugünkü dille şöyle diyor:

"Kimsenin kalbini kırma, sultanlık budur. Karıncanın kalbine taht kur, Süleymanlık budur. Gerçi her derdin tedavi edecek ayrı bir tabibi vardır, sen mahzun gönüllerin derdine çare ol, Lokmanlık budur."

Bir şiirin fikrî zenginliği o şiiri meydana getiren kelimelerden ziyade, o kelimelerin çağrışımları (tedâî) ile doğru orantılıdır. Yukarıdaki mısralarda geçen sultan, Süleyman, karınca ve Lokman kelimelerinin çağrışımları doğrultusunda metne baktığımızda şairin iki beyte büyük bir ahlâk ve medeniyet anlayışını sığdırmış olduğunu görüyoruz.

Sultanlık

Bizim kültürümüzde gönül Allah'ın tecellîgâhı olarak kabul edildiğinden gönül kırmak büyük günah sayılmıştır. Yunus Emre, bu hakikati şöyle dile geririr:

"Gönül Çalabın tahtı//Çalab gönüle bahtı//İki cihan bedbahtı//Kim gönül yıkar ise"

O zaman bize düşen öncelikle kalp kırmamaktır ki şair bunu "sultanlık"la eşdeğer görüyor. Sultanlık ki o koltuğa oturabilmek için insanlar birbirini öldürüyor, kardeş kardeşe kılıç çekiyor. Oysa kalp kırmamışsan senden büyük sultan yoktur.

Süleyman ve karınca

Hz. Süleyman, hem peygamber hem de hükümdar olarak gücü, kuvveti, ihtişamı temsil eder, karınca ise halkı, fakir fukarayı… Şair Nazîm "karıncanın gönlüne taht kurmak" derken yardıma muhtaç insanlara el uzatmayı, onların gönlünü kazanmayı kast ediyor ki Süleymanlık yani esas güç ve esas ihtişam budur. Çünkü dünya saltanatı geçicidir, gün gelip tahttan indiğiniz zaman bırak gücü, kuvveti, ihtişamı; yüzünüze bile bakan olmaz. Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı sözü boşuna söylenmemiştir.

Lokman Hekim

Hastalık da sağlık da bizim içindir. Derdi veren Allah dermanını da vermiştir. İnsanlar olarak tedavi yollarını arayıp bulmakla mükellefiz. Bu sebeple, dünyada en çok "tıp" alanında çalışma yapılmış, Hipokrat, İbn Sina, Farabi gibi geçmişte ünlü hekimler yetişmiştir. Lokman Hekim de bunlardan biridir ve ölümden başka her derdin devasını bulduğu söylenir. Lakin esas Lokmanlık, mahzun gönüllerin elinden tutup dertlerine çare olabilmektir.

Kısacası; insanoğlu tabiatı gereği gücü, kuvveti, ihtişam ve saltanatı sever. Oysa esas olan kalp kırmamak, zayıfların elinden tutmak ve nihayet kimsesizlerin kimsesi olabilmektir. Bunları yapabilirsen sultan da sensin, Süleyman da, Lokman da…

***

ACZİMİN GİRYESİ:

GÖNÜL KAZANMAK

Hepimiz müptelasıyız malın mülkün, tahtın tacın.

Sultanlık, gönlünü kazanmaktır fakirin, muhtacın. 

(Li-müellifihî)

 

Yazarın Diğer Yazıları