Enflasyon-Kur Çıkmazı

Ağustos ayında TÜFE oranı aylık yüzde 0,86, yıllık yüzde 11.77 oldu. Yİ-ÜFE oranı ise aylık yüzde 2,35, yıllık 11,53 oldu. Dünyada ortalama enflasyon yüzde 2, yüzde 3'e gerilemişken, ABD ve AB enflasyonu yüzde 2'ye çıkarmak isterken, bizde Yİ-ÜFE' nin bir ayda 2,35 çıkması, istikrar sorununun boyutunu gösteriyor.  

Talep artışı olmadığı veya sınırlı olduğu, ayrıca yaz ayı olmasına rağmen enflasyonun aynı oranda devam etmesinin üç temel nedeni var;

1. Merkez Bankası güvenirliğini kaybetti. MB 2006 yılından beri enflasyon hedefi uyguladı ve başarısız oldu. Zira enflasyon hedeflemesinde para ve faiz politikası tamamıyla bu hedefe göre belirlenir. Buna rağmen 14 senedir Merkez Bankası enflasyon hedefini tutturamadı. Dahası yılda beş defa hedef tespit ederek kendisi ile çelişkiye düştü.

Hükümetin Merkez Bankası'na müdahale etmesi de güven kaybı yarattı. Ekonomi politikası gereği olarak Merkez bankaları bağımsız olmayabilir. Ancak ilan edildiği halde müdahale edilmesi, uluslar arası piyasalarda güven kaybına neden oldu.

2. Dalgalı kur politikası ve dış ticaret politikası yanlıştır. Bu nedenle kurlar dikiş tutmuyor. Dış açıklar arttıkça döviz talebi de artıyor. Sonuçta hem güven sorunu hem de açıklar nedeni ile kurlar artıyor. Halen TL yüzde 40 daha düşük değerdedir. Kur artışı ithal girdi fiyatlarını artırıyor. Üretimde ithal girdi payı yüksek olduğu için her kur artışı maliyet artışı yaratıyor.

Enflasyonun devam etmesi TL'ye güvenin düşmesine neden oluyor. Döviz talebi artıyor. TL düşük değerde de olsa da kur artıyor. Kur artışı yeniden enflasyonu artırıyor. Yani enflasyon-Kur çıkmazındayız.

3. Ekonomi yönetimi yapısal sorunları çözemiyor. Son 18 yıldır talep artsa da düşse de enflasyon devam ediyor. Çünkü enflasyonun nedeni; faktör verimliliğinin düşük kalması, kamu kaynaklarının etkin kullanılmıyor olması, oligopol ve spekülatif piyasa yapısı gibi yapısal sorunlardır.

Piyasada oligopol yapılar, tekelci yapılar var. Telekom gibi devlet tekelleri özel tekel haline geldi. Fiyatları istedikleri gibi ayarlıyorlar. Yine toptan fiyatları ayarlayan stokçular var. Et fiyatlarının artmasını önleyen, üreticiden piyasa değerine alan ve tüketiciye karsız satan  Et Balık Kurumu gibi kurumlar özelleştirildi.

Kur artışları vitrinde eski ürünlere anında uygulanıyor. Rekabet şartlarının yetersiz kalması ve denetimsizlik nedeni ile perakende satanlar fiyatları yüksek tutuyor.

Öte yandan; enflasyonda bir başka sorun gıda fiyatlarının daha yüksek çıkmasıdır. TÜİK enflasyon sepeti içinde gıdanın payını yüzde 22,77 olarak gösteriyor. Gerçekte düşük gelir guruplarında bu pay yüzde 40 dolayındadır. Yani düşük gelir guruplarının enflasyonu daha yüksektir. Bu nedenle işçi ve memura enflasyon düzeltilmesi yapılırken, ayrı bir sepet hazırlamak ve bu sepete göre geçinme endeksi yapmak gerekir. Ücret ve maaşların da bu endekse göre düzeltilmesi gerekir.

2020 enflasyonu, kur artışına bağlı olarak değişecektir. Ancak yüzde 12 dolayında gerçekleşme olasılığı yüksektir.

İnsanın aklına, acaba hükümet enflasyon mu istiyor; Yoksa yapısal reformdan mı korkuyor? sorusu geliyor. Zira dünyanın enflasyonsuz bir döneme girdiği bir konjonktürde yapısal reformlar yapılarak enflasyon sorunu çözülebilir. 

 

Yazarın Diğer Yazıları