Erbakan diyor ki "İşbirlikçiden hayır gelmez!"

Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Doç. Dr. Osman Can, Diyarbakır’da katıldığı “Anayasa Paneli”nde “Kimler tarafından yapıldıysa bu anayasalar da onların çıkarlarına hizmet edilmek üzere üretildi. Bize soruldu mu? Örneğin Anayasanın değiştirilemez maddeleri diye ilginç şeyler var. Ya başkentin Ankara olmasını kim bize sordu. Babalarımız ve dedelerimiz karar vermedi bildiğim kadarıyla” dedi.
Osman Can, Iğdır’ın Tuzluca köyünde doğdu. “Ehli İslâm olan işitsin bilsin, Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana, Sandınız mı Kars Kalesi alınır?, Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana” diyen Çıldırlı Aşık Şenlik’i ata olarak kabul eder mi bilmiyorum ama kendi dedelerinin İstiklâl Savaşı sırasında ne yaptığını açıklamalıdır.

***

Bütün Anadolu’ya hakim bir mevkide bulunan Ankara’nın başkent olması askeri açıdan stratejik bir karardı. İstanbul işgal altındaydı ve Ankara, Anadolu’nun bağrındaydı. Bir avuç azınlık mensubu istisna edilirse yüzde yüz bir Türk şehriydi.
Burada önemli olan Osman Can’ın, özellikle referandum sırasında tam destek verdiği AKP’nin Anayasa’yı değiştirme çabasının gerçek boyutlarını açıklamasıdır.
Zaten AKP iktidarı, “Üçüncü Abdülhamit”, “Yeni Osmanlıcılık” gibi sembol ve kavramlarla birlikte, Türkiye’nin ekonomik alt yapısını yabancılara devrederek, kamu yönetimini “özerk bölgeler” şeklinde tasarlayarak, cumhuriyetin temelleriyle yeterince oynamıştır. Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşımak, İstanbul’u ikiye bölmek gibi tasarımları da zaman zaman seslendirmişler, hatta Meclis’te bu yönde hazırlıklar da yapmışlardır.
Esasen bu zihniyet, cumhuriyetin bütün kuruluş değerlerine düşmandır.
İşte genel seçimlerde Türk Milleti’ne anlatılacak olan tablo bu tablodur.

***

Vatan ve millet bilinci olmayan, tıpkı Milli Mücadele sırasındaki mandacılar gibi İngiliz ve Amerikan işgaline razı ama Türk hakimiyetinden rahatsız insanlar, siyasette güç kazandıklarını hissettikleri an gerçek tutumlarını takınıyor.
Bazıları da cüret bulduklarında “Atatürk’ü sevmiyorum, Humeyni’yi seviyorum. İngiliz işgali olsaydı daha iyiydi”  de diyebilmiştir.
Üzücü olan, Türk Milleti’nin üçte birinin, bunları “Samimi Müslüman” zannederek peşlerinden gitmesidir.

***

Gerçi bu yöntem yeni değildir.
Mesele Milli Mücadele sırasındaki işbirlikçiliğe kadar dayanıyor. O dönemde de tıpkı bugünkü gibi tarikat ve cemaatler içinde en etkili ülke İngiltere idi. Din adına, Milli Mücadelecileri, direnişçileri kâfir ilân ediyorlardı. İngiliz Dostları Derneği, İngiliz mandası isteyebiliyordu. Bugün de aynısını yapıyorlar aslında.
İstiklâl Savaşı’nda milli kuvvetlere karşı gelen isyancılar, niyet itibariyle vatan haini değildi. Onlara, Kuvayi Milliye ordusunun, Rusya güdümünde olduğu propaganda edilmişti. Hatta, Kuvayı Milliye kuvvetlerine saldıran İngiliz güdümlü kuvvetlerin adına Kuvayi Muhammediye bile denilmişti ki halk bu ordu etrafında toplansın ve Mustafa Kemal’in henüz toparlanmamış kuvvetlerini bastırsın.
Şimdi de yöntemleri aynıdır. Dini mesajları, Türk bağımsızlığına karşı silâh olarak kullanıyorlar.

***

Ne diyor Prof. Dr. Necmettin Erbakan:
“Son 10 yıldan beri işbirlikçi görüşler yan yana geldiler, alt alta durdular, üst üste durdular, tek başına geldiler, 367 milletvekili aldılar ama beş para etmiyorlar. Çünkü, işbirlikçi görüşten hayır gelmez.”

Yazarın Diğer Yazıları