Erciyes’in üzerinden Türkiye’ye bakınca...

Seçimlerde kimin kazandığının kimin kaybettiğinin veya kimin itirazının kabul edildiğinin kimin edilmediğinin ötesinde Türk halkının hep birlikte yaşadığı büyük bir sorun var! 
Konuya AKP, CHP, MHP, BDP veya başka bir partinin taraftarı olarak bakılırsa kimse vermek istediğim mesajın içtenliğini ve gerçekliğini anlamaz. Bu itibarla futbol taraftarlarının durumunu örnek vererek konuya girmek istiyorum. 

***

Genç yaşlarda, İstanbul’da oynanan önemli maçlara giderdim. Bazen maçı bırakır, taraftarların hakem kararlarına veya futbolculara gösterdiği tepkileri gözlemlemeye çalışırdım. Hemen hemen bütün taraftarların ortak özelliği, gerçek ne olursa olsun kendi takımının haklılığına inanmasıydı. Bu sebeple takımının aleyhine olan hakem kararı yüzdeyüz doğru bile olsa, kötü tezahüratta bulunuyorlardı. Hakem, haksız bir karar verirse gök gürültüsüne benzer bir uğultu çıkarıyorlardı. Ağızlarından çıkan her söz küfür veya hakaretti. 
Diyelim ki Hakan Şükür veya Metin Tekin veya Rıdvan Dilmen veya Burak Yılmaz bir gol kaçırdı, kendi taraftarları etmedikleri küfürü bırakmıyorlardı. Bu küfür-kıyamet halen devam ediyor. Yakın zamanda Trabzonspor oyuncusu Volkan Şen yediği küfürler yüzünden maçı bırakmış, sahayı terk etmişti. Çok kimse bunun profesyonelliğe yakışmayacağını söylemişti. Oysa Volkan, insani değerlerini kaybetmediği için böyle yapmıştı...
Futbol arenasında durum böyle de siyaset arenasında farklı mı? 
Farklı olmadığı için 200 bine yakın sandıkta verilen oylar yeterli olmuyor. Sandık başkanı, vatandaşa, oyunu muhtar pusulası ile birlikte kullandırıyor, sonra da iptal ediyor! Sandıklar kapandığı ve gece yarısı saat 02.00 olduğu halde, sonuçlar İlçe Seçim Kurulu bilgisayarlarına girilmiyor. Bir ajans, iktidarın önde olduğu bölgelerin seçim sonuçlarını öne alarak kayıt yapıyor, diğeri muhalefetin önde olduğu yerleri... Sonuçta kimin kazandığı ilan ediliyor ama bütün oylar kaydedildiğinde iptal edilen oyların çokluğu karşısında şaibeli bir durum ortaya çıkıyor. Hemen her seçim çevresinden bu tür itirazlar yükseliyor. 
Kediler sayım saatinde elektrikleri kesiyor! Bazı oylar çöpten çıkıyor...

***

Siyasetten eğitime geçelim. Son üniversite sınavının sonuçları açıklanıyor ama sorular gizleniyor. Peki sınava giren öğrenci, bir haksızlık yapılıp yapılmadığını nasıl anlayacak? Birkaç yıl önceki üniversite sınav sorularının çalındığı ve cevap anahtarının binlerce kişi tarafından kullanıldığı ortaya çıktığı halde hiçbir çözüm getirilmedi. KPSS sınavlarında, polis okulu, askeri lise, hakimlik-savcılık sınavlarında da soruların önceden belirli bir gruba verildiği anlaşıldı ama o sınavları hak etmediği halde kazananlar okullara girdi veya iş başı yaptı! 
Kısacası nereye el atsan dökülüyor. AKP taraftarları yanlış anlamasın; CHP veya MHP’nin iktidarda olduğu dönemlerde de durum pek farklı değildi. 

***

Şimdi bir an için tuttuğumuz takımın veya siyasi partinin taraftarı olduğumuzu unutalım, gözümüzü kapatıp, Erciyes Dağı üzerinden ama bin kilometre yukarıdan Türkiye’ye bakalım! 
Bu coğrafyada olup bitenler insan olmak şerefine yakışıyor mu? 
“Yakışıyor” diyenlere bir sözüm olamaz. Onlar, başka bir türden olabilir... Dolayısıyla bizim sözlerimize de değer vermezler. Fakat bu durumu insan haysiyetine yakıştıramıyor isek yere inip aynaya bakalım ve şu soruyu kendimize soralım lütfen: Türkiye coğrafyasında hakkın, hukukun, adaletin hakim kılınması için ben ne yaptım? 
Hani, “Bugün Allah için ne yaptın?” denilir ya; Allah için bir şey yapmak, gücü yettiği ölçüde her insanın hakkı tutup ayağa kaldırması demektir! Hakkı üstün tutan insan yalan söylemez, yalan söylemeyen insan, maçlarda, sınavlarda veya seçimlerde haksızlık yapmaz, yalan söylemeyen insan halkı kandırmaz... Yalan söylemeyen insan halkın parasını veya oyunu çalmaz!

Yazarın Diğer Yazıları