Erdoğan, bu soruya asla cevap veremez

İş takipçiliğini yasaklayan (!) Başbakan, sıradan vatandaşın alacağını da ödetir miydi? 

Başbakan geçen yıl ki seçimlerden sonra AKP binasında partisinin yeni milletvekilleriyle yaptığı ilk toplantıda, onlara uymaları gereken “parti kuralları” nı anlatmıştı...
Bir uyarısı hepimizin dikkatini çekmişti:
“İş takibi yapmayın. Bireysel talepleri boşverin. Gücenenler olabilir, aldırmayın. Halk ve hak gücenmesin yeter.”
Meğer bu sözleri söyleyen Başbakan bizzat “iş takipçiliği” yapmış...
Hem de kendisine hiçbir talep gelmediği halde!
Biz; eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in yalancısıyız.
Bakın Özden Bey, Başbakan’ın “gönüllü iş takipçiliği” ni Star TV Ankara Temsilcisi’ne nasıl anlatmış:
“Bir handa eşime ait bir-iki oda vardı. Gaziosmanpaşa Belediyesi bu hanı istimlak edip, binayı yıktı. 1995’te 6 milyar lira ödediler. Eşim dava açtı, mahkeme 1998’de 150 milyar lira ödenmesine karar verdi. Belediye 85 milyar lira verdi, gerisini ödemedi. 2003’te Gölcük’te bir gemi indirme töreni vardı. Başbakan geldi. Eşime, ’Sizin bir istimlak sorununuz varmış’demiş. Eşim de anlatmış. Bir süre sonra belediyeden çağırıp 75 milyar daha ödediler. Başbakan’ın ilgilendiğini biz de o zaman anladık.”

* * *

Demek ki neymiş?
Milletvekilleri “bireysel” iş takibi yapamazmış ama Başbakan’ın kendisi iş bitirebilirmiş!
Bunun için de kimsenin kendisinden ricada bulunması bile gerekmezmiş!
Peki; alacağı olan kişi, Oramiral Örnek’in eşi değil de...
İşçi Mehmet Bey’in, kasap Ahmet Bey’in eşi olsaydı; acaba Başbakan onların sorunlarından da haberdar edilir miydi?
O da devreye girip hemen “Bitirin bu işi” der miydi?
Daha net sorayım:
Aynı handaki diğer alacaklıların borçlarını da ödetti mi Başbakan?

* * *

Emekli Oramiral Örnek’in anlattıkları çok önemli bir gerçeği gün ışığına çıkarıyor:
Demek ki Başbakan; komutanların, eşlerinin, çocuklarının özel hayatlarını yakından takip ediyor!
Alacaklarıyla, verecekleriyle, sorunlarıyla, yedikleriyle, içtikleriyle bizzat ilgileniyor.
İyi de bu kadar özel ilginin nedeni ne?
Ben sadece tahminde bulunabilirim:
“Gerektiğinde iyilik yapıp, karşısındakini borçlu bırakmak... Ya da o özel bilgileri kullanmak!”
“Bizim Başbakan bunu hiç yaptı mı” diyorsanız...
Ne bileyim ben, bana söylemiyor...
Bir de siz sorun, belki söyler!
* Mustafa MUTLU / Vatan


++++++

Emre, istersen doktora görün
Türkiye’nin tescilli ilk porno dergisi yönetmeni Emre Aköz, tahlil ve tespitleriyle herkesi gülmekten kırıp geçirmeye devam ediyor. Dolu mideyle uyuyup kâbuslar gören XXL Emre, gündüz vakti de bunun etkisinden kurtulamıyor olmalı ki, bir gün terör, diğer bir gün siyaset, başka bir gün sanat uzmanı oluyor... Bakınız dün köşesinde ne diyor:  Saldırganlar “El Kaideci” olsalar dahi, tipik bir El Kaide eylemi değil bu....”
Yani?!!!!
Ne diyelim, Allah şifasını versin

 

++++++

Postal yalıyorum
TUTUKLU olduğu cezaevinde kansere yakalanan...
Kanserden ölünce de...
Cenazesini kaldıracak parası olmadığı anlaşılan...
Üstelik “Ergenekon’un kasası” diye takdim edilen...
Zavallı Kuddusi Okkır’ın içine çökmüş gözlerinden söz ettiğim için...
Ve o gözlere bakarak vicdanım kanadığı için...
Bana “Yuh! Postal yalayıcısı” diyecekseniz...
Size vereceğim karşılık şudur:
Evet birader, postal yalıyorum...

* * *

Türk tarihinin en önemli soruşturmasını yürüten...
Hakkında ketumiyet ve ciddiyet abidesi olduğuna dair sayısız masal dinlediğimiz...
Abdurrahman Bey’in zıddı olan savcı Zekeriya Bey’imiz...
İçeri tıkmak için yanıp tutuştuğu gazeteciyi sorgularken...
Masasının çekmecesinden çıkardığı en kıytırık faks metnine “kozmik belge” muamelesi çekerek...
Aziz Nesin’e rahmet okutuyorsa...
Ve ben de sırf bu nedenden dolayı...
Savcı beyimizi sarakaya alıyorsam...
Ve bu yüzden beni “Eruygur’un yalakası! Tolon’un adamı” olarak damgalayacaksanız...
Size vereceğim karşılık şudur:
Evet birader, adamıyım... Evet birader, yalakasıyım...

* * *


 “Beş leşe sahip” bir Tophane kabadayısı muamelesine tabi tutularak...
Bileklerine kelepçe geçirilip götürülen gazeteciye...
Yüz binlerce “okkalı” belgenin arasından kafayı çıkarıp...
“Söyle bakalım gazeteci efendi... Telefonda konuşurken Başbakan’a neden küfrediyordun?” sorusu soruluyorsa...
Bu durum karşısında bana düşen...
“Ulan yoksa keleğe mi geliyoruz?” sualini patlatmak ve “okkalı belgeler” hakkında kuşkuya düşmektir...
Bunu yaptığım için...
“Darbe yanlısı” diyecekseniz...
Size vereceğim karşılık şudur:
Evet, darbe yanlısıyım.

* * *


Büyük bir gürültüyle gözaltına alınınca...
“Ulan gerçekten de karanlık işlere bulaşmış olabilir mi?” diye fısıldadığımız...
Ancak...
Gözaltından çıkınca...
“Oraya neden gittin? Telefonda neden böyle dedin? Falancayla neden fotoğraf çektirdin?” türünden sade suya tirit, tırışkadan sorulara muhatap olduğunu öğrendiğimiz Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay karşısında sergilenen “acıklı belgesizlik hali” ni eleştirdiğimiz için...
Ve Balbay gibi gazeteciden çok “misyon adamı” haline dönüşmüş birine, “en kahraman gazeteci” olarak caka satma fırsatı sunulmasına içerleyip ah çektiğimiz için...
“Darbeci” cenaha taş taşımakla suçlanacaksam...
Size vereceğim karşılık şudur:
Evet, taş taşıyorum...
* Ahmet HAKAN / Hürriyet


++++++

İşimize böyle geliyor. Yersen!
Görevi döneminde askerinin başına çuval geçirilen ilk komutan olan emekli Hilmi Özkök, emekli Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlükle ve bugünlükteki darbe iddialarıyla ilgili olarak, ‘ne vardır ne yoktur’derim “ dedi. Zaman bu haberi birinci sayfasına
şu başlıkla taşıdı:
Hilmi Özkök darbe girişimini yalanlamadı.
Peki doğruladı mı?
Hayır!...
İşte, köşesinden sağa sola basın etiği konusunda cart curt edenlerin gerçek yüzü!!!
* ZAMAN


++++++

“Şeyini şey ettiğimin şeyi”
Bülent Arınç, NTV’de soruları cevaplandırırken siyasetçilerin ağızlarından çıkacak sözlere dikkat etmesini istedi. Baykal’ın, soruşturmayla ilgili tartışmada Erdoğan’ın savcı rölüne soyunduğunu belirterek kendisini de mecazi olarak “avukata” benzetmesini diline dolayan Arınç, Demirel’den ve Çiller’den de örnekler verdi. Ancak Arınç, Hocası Erbakan’ın “Kanlı mı olacak kansız mı olacak” ifadesiyle kendisinin Türk siyaset tarihine altın harflerle kazınan “Şeyini şey ettiğimin şeyi” özdeşiyini unuturverdi!!!


++++++


Uzmanından darbe taktiği!
“Hasan Cemal, nasıl kuryelik yapmış, Doğan Avcıoğlu’nun yazdığı ’darbe anayasası’nı büyük boy sarı zarf içinde alıp hangi subaya götürüp teslim etmişti?
Hasan Cemal, Kızılay’daki bekar evinde Mürted Hava Üssü Komutanı Korgeneral ile Doğan Avcıoğlu’nu kaç defa gizli olarak buluşturmuştu?
Hangi bombalar nerelere atılmış, neden atılmıştı? Hangi 27 Mayısçı emekli subay dinamit lokumlarını arabasının bagajında getirmişti?”
Hasan Cemal, Milliyet’teki köşesinden kendisini böyle deşifre ediyor!!!
Huylu huyundan vazgeçti mi acaba?!...0

++++++

MİNİ  YORUM
Allah sizi ıslah etsin
ABD konsolosluğuna yapılan saldırıda, 3 kahraman polisimizin şehit olması hepimizi derinden yaraladı. Yüreklerimiz dağlandı. Ancak, biz gözyaşı dökerken AKP medyasının, bu acı olaydan bile nemalanmaya çalışması midemizi bulandırdı. Adamlar, Wilson’a, “Bu işi Ergenekon mu yaptı?” diye soracak kadar dangalaklaştılar. Ne diyelim, Allah ıslah etsin...
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları