Erdoğan’ın “Büyük Dava”sı ne olabilir?

Tayyip Erdoğan ölçtü biçti, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP ve MHP tarafından aday gösterilmesinin kendisinin seçilmesine ne gibi bir engel çıkarabileceğini araştırdı ve “ters köşe” fikrinden vazgeçerek adaylığını açıkladı. Defterinin kapatılıp kapatılmadığını merak ediyordu. Demek ki kapatılmamış! Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı olarak daha yapacağı çok iş var. 
Gerçi kendisi “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, bir tarihin, vesayetler tarihinin bu ülkede kapatılmasıdır, bunu böyle bilelim” diyor ama AKP’yi kurarken kabul ettiği Amerikan vesayeti ne olacak? Amerikan vesayeti tarihi de bu ülkede kapanacak mı? Yoksa asıl Amerikan vesayeti yeni mi başlıyor?
Erdoğan, “milletin birliğinin yanında, ulusal güvenliğimizi tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşkanının birincil derecede görevi vardır” diyor... Milletin adını bile tanımayan adam o milletin birliğinden veya milli güçten bahsederek Cumhurbaşkanı olabilir mi? Ulusal güvenliğe karşı en büyük tehdit, milletin adını bile tanımayan adamların Başbakan ve Cumhurbaşkanı olabilmesi değil midir? Bu makamlara Amerikan vesayeti sayesinde geldiklerini inkâr edebilirler mi? 

***

Amerikan vesayeti nasıl başlıyor? Zokayı yutarsanız başlıyor... Geçtiğimiz günlerde tahliye edilen Hatip Dicle, Amerikan zokasının nasıl sunulduğunu şöyle anlattı: 
“1994’te DEP’in genel başkanıyım. (...) Yurt dışına çıkıp ya da kalma konusunda tartışıyoruz. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Siyasi İşler Müsteşarlığı bizden randevu istedi. Bize, bir kaç gün içinde tutuklanacağımıza dair bilgi aldıklarını ve ne yapacağımızı söylediler. Ben de, ‘Arkadaşlarım ikna olursa gideriz, ama arkadaşlarım hayır dedi ve cezaevlerine girip mücadelemizi sürdüreceğiz’ dedim. Yanıma geldi ‘Gitmeyi düşünürseniz size yardımcı olmayı düşünüyoruz’ dedi.” 
Amerikan Siyasi İşler Müsteşarlığı demek, CIA’nın Ankara şefi demektir. CIA, Türkiye’de önemli kişilere bu şekilde çengel atmak istemiştir. Zokayı yutanlar, desteklenmiş, hatta iktidara bile getirilmiştir. 
Peki Tayyip Erdoğan, Amerikan zokasını nasıl yutmuştur? 
Tayyip Erdoğan daha RP Beyoğlu İlçe Başkanı iken, Morton Abramowitz ile görüşmüş ve CIA’nın önemli şeflerinden Graham Fuller ile temasa geçmişti. Erdoğan, Amerika’nın Adana Konsolosu Elizabeth Shelton, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Caroline Hagins, ABD Büyükelçilik Siyasi İşler Müsteşarı Silwer Lawrens ve CIA görevlisi Kenny Bob ile de görüşüyordu! 
Bu arada AKP’nin parti programı, yerel yönetimlere özerklik vermeyi öngören gizli bir CFR memorandumundan aynen kopyalanıp hazırlanmıştı. AKP, CFR’nin verdiği gizli programla kurulmuştu! 
ABD adına, Dinesh D’Souza’nın “Biz İslam köktenciliğini dönüştürmeliyiz, onları liberalleştirmeliyiz” diye başlattığı fikir jimnastiği, Türkiye’nin ‘Truva Atı’ olarak kullanılmasıyla bütün Orta Doğu’yu işgal etme girişimine işte böyle dönüştürüldü. 
Nitekim Fuller, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diye kitap yazarak, Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkarma projesini Osmanlıcılık diye gösterecekti. 
Tayyip Erdoğan’ın Yeni Türkiye’si, olduğu gibi Graham Fuller’in yazdığı kitaptan alıntıdır. 

***

Tayyip Erdoğan, “Bizim Büyük Davamız” derken, yeni Anayasa yapmayı hedef gösteriyor. Yeni Anayasa’da da Türklüğü milletin adı olmaktan çıkarmayı hedeflediklerini yüzlerce defa söylediler. 
Bir de “AKP’nin büyük davası” derken, bu partinin üst tabakalarının 12 yıl içinde nasıl zenginleştiğini unutmamak gerek. Önce havuzlanan, sonra polis gelebilir diye sıfırlanan, milyar dolara yakın parayı, az bulunduğu için kabul edilmeyen 10 milyon doları, ayakkabı kutularındaki paraları unutmamak gerek. Erdoğan’ın “Büyük dava” dediği dava, bunlar da olabilir! Siyasi davasının ise IŞİD’in davasından bir farkı yok! 

Yazarın Diğer Yazıları