Erdoğan’ın milleti!

Tayyip Erdoğan,  “Gezi olaylarında benim milletim iradesine sahip çıktı ve gereken dersi gerekenlere gerektiği şekilde verdi. Ama cam çerçeve indirerek değil, Molotofkokteyli kullanarak değil, sadece yasalar içerisinde, hukuk içerisinde meydanlarda ne söylenmesi gerekiyorsa bunu söyleyerek bu dersi verdi” dedi.
Gerçekten öyle mi? Eskişehir’de polisle birlikte bir genci, sopalarla döve döve öldürenler gibi mi?
Veya Antakya ve Ankara’da iki genci kurşunlayıp öldürenler gibi mi?
Veya İstanbul’da gaz bombası mermisi ile gençleri öldürenler gibi mi?
Gaz bombası mermisi ile gençleri kör edenler gibi mi?
Yüzüne biber gazı sıkarak bir gencin dilini kaybetmesine sebep olanlar gibi mi?
Yoksa, İstiklâl Caddesi’nde pala ile önüne gelene saldıranlar gibi mi? Yoksa, bütün yurtta kurulduğu anlaşılan illegal balyoz timleri gibi mi?
Yoksa, Tayyip Erdoğan’ın icat ettiği, yasada yeri olmayan tencere tava çalmak suçundan komşusu bir anne ile iki çocuğunu şikayet eden kişi gibi mi?
Erdoğan, tam bir hafta,  “tencere tava çalanları şikâyet edin”  diye bağırdı. Sonunda 80 milyonluk ülkede bir kişi çıktı ve komşusundan şikâyetçi oldu. Savcılık da tencere tava çalan anne ve iki çocuğu hakkında  “kişilerin huzur ve sükûnunu bozmak”  suçundan 3’er aydan birer yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı!
Bu mu Erdoğan’ın  “benim”  dediği millet?

 


***

 


Yine Erdoğan,  “Silah ve şiddet arkasına halk desteğini almayanların yöntemidir. Biz gayrimeşru yollara hiç bir zaman tevessül etmedik”  dedi. İyi de beş genci öldürmek, 10-15 genci sakat bırakmak, binlerce kişiyi yaralamak ve ayrıca insan hak ve hürriyetlerini devamlı surette ihlal etmek, silah ve şiddet kullanmak değil mi?
Halka karşı silâh ve şiddeti kullanan devlet gücü olunca, meşru mu oluyor?
Erdoğan,  “AK Parti gücünü, yetkisini, mevcudiyetini, sırrını belli güç odaklarından, belli çevrelerden devşirmiş bir parti değildir” dedi. O halde partisini kurmadan önce CIA görevlileriyle görüşme ihtiyacı nereden doğdu? Amerika’daki Yahudi kuruluşları ile görüşmenin sebebi neydi? Yine 2002 seçimlerinden sonra, Abdullah Gül başbakan iken, ABD Başkanı ve AB ülkelerinin başbakanları tarafından neden kabul edildi?
Bir AKP yetkilisi,  “Biz Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınıyoruz”  ifadesini neden kullandı?

 


***

 


Hacıbektaş’ta bir saldırgan, Bekir Bozdağ’ı biraz itekledi; görüntülerde yumruk atmadığı da belli oluyor ama Bozdağ ve Erdoğan kıyameti koparıyor!
Erdoğan, bu olaydan da yola çıkarak  “CHP şu anda sadece sokakta şiddet uygulayanlarla, yumruk atanlarla, cam çerçeve kıranlarla hatta eli kanlı terör örgütleriyle ancak gündeme gelebilen bir partidir”  dedi.
Oysa herkes biliyor ki, CHP’nin Gezi olaylarında hiçbir rolü yoktur. Kılıçdaroğlu, Kadıköy’deki mitingi iptal ederek Beşiktaş’tan Taksim’e yürümek istedi, o kadar... Çevrecilerin başlattığı eylemlere, sol örgütler ve bölücüler kendi damgalarını vurmak istedi; Taksim’i kendi pankartları ile donattı ama büyük mitingler veya yürüyüşlere hakim olan, ay yıldızlı al bayrak ile Atatürk idi.
Eli kanlı terör örgütleri ile masaya oturan ise AKP iktidarı değil midir?

 


***

 


Erdoğan, Gezi Parkı sürecini kastederek “Geçmişte Menderes’e de aynısını yaptılar, şiddeti beslediler, darbecileri teşvik ettiler. Ama bugün bu kirli senaryoya asla ve asla geçit vermeyeceğiz. CHP’nin, onunla birlikte MHP’nin umutsuzluk içinde çirkinleştirmeye çalışacakları bu süreçte biz her zaman itidalin yanında olacağız, bizi çekmek istedikleri tuzaklara asla düşmeyeceğiz” diyor ama bu sözler korkusunun ne olduğunu açıkça gösteriyor...

Yazarın Diğer Yazıları