'Ergenekon' davası bitti mi?!

Ergenekon davası bitti. Suçlananlar beraat ettiler.

Bombalama, öldürme davaları ile, "Ergenekon" dedikleri kumpası birleştirerek "terör örgüt"ü olduğunu ispat etmek istemişlerdi. Olmadı.

Zamanında yazdık, yazdılar, yazıyorlar... Bunca yıl insanları hapis yatırdılar, kurulu düzenlerini dağıttılar, ailelerini perişan ettiler, istikballerini söndürdüler. Öyle acılar çektirdiler ki; kimi hapisteyken çocuklarını kaybetti, kimi hastalığa yakalandı, kimi bu dünyadan göçtü.

Ergenekon kumpasını kuranların ve hususiyetle bu kumpasçılara destek verenlerin günahını saysanız asumana sığmaz!

Kumpas kuranların kimi hapiste, kimi yurt dışında kaçak. Ya kumpasçılara destek verenler? İktidar koltuğundalar, gazete köşelerindeler, bürokrasideler...

Bunların suçları vicdanlarda sadece "günah" hanesine mi yazılacak, yoksa sorgulanacaklar mı?

Şu anda bu sorunun cevabını verilemeyecek. Gün ola harman ola diyeceğiz sadece...

Daha yakın zamanda 4 Aralık 2018'de bu köşede "Ergenekon'un bedeli ağır!" başlıklı bir yazı yazdım. Bugün köşeye o yazımı da koysam olurdu. Girişi vereceğim, gerisini isterseniz girer okursunuz:

"'Nerede 'Ergenekon'un başı?' başlıklı yazım 20 Mart 2013'te çıkmıştı. Girişte "'Ergenekon'un başı bulunamadı! Savcı Bey öyle diyor. Baş elde değilse 'tehlike' aynen devam ediyor, demektir." diye yazdım.

'Kesikbaş efsanesi' örneğini verdikten sonra yazının sonunu şöyle bağladım:

'Ergenekon'un gövdesi tamam; 'baş'ı yok... Nerede bu baş? Ya halk arasında efsaneleşir, gövdeden gövdeye konarsa? Her muhalif hareket bir 'Ergenekon'dur!  Al başına belâyı!"

"Ergenekon", bana "FETÖ" suçlamalarını hatırlattı, "Gezici" suçlamalarını hatırlattı.

Ne değişti? "Ergenekon" (ETÖ) gitti; "FETÖ" geldi, "Gezici" geldi.

Yeni parti kuracaklara gitmesin, hatta dirsek teması bile olmasın diye, "Yüksek İstişare Kurulu"nu icat ettiler. Saray'da birer oda verdiler, 18 bin lira aylık belirlediler. Bu kurul üyesi Cemil Çiçek, bir röportajında şunları demişti:  

 "Demokrasi sadece şekli düzenlemeden, kanuni metinlerden ibaret değil. Demokrasi kültüründe toplumun hak ve özgürlüklere sahip çıkması gerekir. Bu da insan kalitemiz ve tipolojimizle doğrudan alakalı. Bu ülke, siyaseten ve dinen kandırılmışlar ülkesi. Dinen kandırıldığını gördük. Kendi Meclis'ini bombalayacak kadar, kendi insanına kurşun sıkacak kadar zalimleşiyor...Cennete gitmek için bir efendi hazreti bekliyoruz. Dünyadaki sıkıntılarımızdan kurtulmak için de bir kahraman bekliyoruz. Halbuki demokrasi, doğru kurallarla vasat zekâlı insanların işlettiği bir sistemdir. Doğru kuralları koyacaksınız... Bizi kurtaracak tek adamlar arıyoruz... Cennete gitmek için bir adam, dünyadaki sıkıntılarımızı çözmek için bir adam." (Habertürk, 18 Aralık 2016).

Eğer Cemil Çiçek'in dediği gibi doğru kurallar konulsaydı, kanunlar işletilseydi, "adalet" tek kişinin keyfine bırakılmasaydı, "Ergenekon" kumpası kurulabilir miydi, önüne gelene "FETÖ'cü", "Gezici" denilebilir miydi?

(Yukarıdaki sözleri eden Cemil Bey, "Tek Adam", "Aman muhaliflere katılma; yanıma gel" deyince, Saray'a gitti. Yaman çelişki!)

Bu düzende "Ergenekonlar" bitmez; dediğim gibi, zamana göre suç sepeti bulunur!

 

Yazarın Diğer Yazıları