ERGENEKON DESTANI
Yazan ve çizen: Seyfi Karademir
RESMİ BÜYÜLTMEK İÇİN TIKLAYIN
Bu verimli topraklarda günler hızla gelip geçmeye başladı. Av bol olduğu için ancak o gün yetecek kadar avlanıp obalarına elleri dolu dönüyorlardı.
Kıyan bazen geceleri alıp başını ormanın koyuna atar, orada uzun uzun düşünürdü. Buraya nasıl geldiklerini değil, neden geldiklerinin cevabını bulup tutamıyordu. Bu Allah’ın bir hediyesi miydi yoksa onlara bir başlangıcın nedenimiydi? Düşüncelerinin sonunda babası yiğit İlhan Han’ın şehit oluşu geliyordu. Ve bir çakmak gibi ışıldayan bakışlarının ortasında Sevinç Han’ın iğrenç yüzü beliriyordu. Eski yurtlarından gelmeden önce ettikleri öç yemini yüreğini yaktıkça yakıyordu. Bu intikam nasıl olacaktı? Bu yurta nasıl geldiklerini bilemedikleri gibi buradan nasıl çıkacaklarını da bilemiyorlardı. Öyleyse bu intikam nasıl alınacaktı? Cevabını bulamadığı bu sorular onu bunaltıyor, nefesini kısıyordu.
Yıllar hızla geçti. Oba büyüyor, çocuklar çoğalıyor, Yağı nedir bilmiyorlardı. Kıyan’ın çocukları Nüküz’ün çocukları boy atıp büyüyor Kıyan ve Nüküz ise yaşlanıp birer güngörmüş koca oluyorlardı.
(Devam edecek)