Ergenekon yurdun adı, Börteçine kurdun adı

Sevgili Okurlarım, “Ne günlere kaldık”  ve “Nereden nereye geldik”. Büyük Bozkurt M.Kemal’in  “Fikir Babam”  dediği Diyarbakırlı Türkçü Ziya Gökalp’ın, yazımın başlığında sunduğum şiirinde geçen, yeniden doğuşumuzun simgesi Ergenekon’umuz ne günlere kaldı ve nereden nereye getirildi.
İki haftadır bu konudaki görüşlerimi ve yazılı-sözlü basındaki köksüz değerlendirmelere verilmesi gerekli cevaplarımı tamamladığım halde, alınan “yayın yasağı” na saygı göstererek ve tecrübeli yazar dostlarımızın da tavsiyelerine uyarak, sizlere bu hafta yine sunamıyorum. Seksen yılı geçen ömrümde torunlarım Kutlukağan’ı, Ertunga’yı, Nogay’ı, Doruk’u ve Ceren’i de, bundan sonra artık üzmek istemiyorum. Sizlerin de hoşgörünüze sığınıyorum.
“Türk Milliyetçi Düşünce ve Görüşler” sistemine yaşantıları boyu hizmet ettiklerini yakından bildiğim sevgili kardeşim Veli Küçük Paşa’ma, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin sözcüsü Sevgi Erenerol, Avukat Kemel Kerinçsiz ve Kuvayı Milliye Derneği Kurucusu Emekli
Subay Fikri Karadağ kardeşlerime de, “geçmişler olsun diyeceğimiz günü” dört gözle bekliyorum.
Bizler, bu tür sıkıntıları pek çok kere geçirmiş fikir topluluğunun mensuplarıyız. Altmış dört yıl önce, çok daha büyük ölçekte olanını yaşadık.
Devlet yönetimini elinde bulunduran CHP’nin görüşlerine uyularak Devlet Milli Politikası değiştirilmiş ve SSCB siyasetine paralel olarak, Türk Milliyetçi fikir ve hareketleri hedef alınmıştı. Türk Kültürüne hizmeti amaç kabul eden, Türk Dünyası ile ilgili kültür çabalarında bulunmak isteyen ilim-irfan sahibi büyüklerimiz, sanık sandalyesinde iki yıl süreyle muhakeme edilmişlerdir. Devletimizin Cumhurbaşkanı, 19 Mayıs Milli Bayramımızın açış konuşmasında, Türk Milliyetçilerini  hedef alan konuşmasını yapmıştı.
Neticede, Türk Milliyetçi görüşün önderleri Adaletimiz tarafından mükâfatlandırıldı ve bizler de, yarım asır sonra beş kardeş Türk Devleti ile kucaklaşarak, hasret giderdik.
1947 yılında, sanık sandalyesine ben de oturmuştum. Çünkü o yıllarda M.Eğitim Bakanlığımızın ve üniversitelerimizin başındaki yöneticiler, milliyetçi görüş karşıtı eğitimciler idi. Sabahattin Ali’nin, Atsız Hoca aleyhine açtığı dava ülkücü gençliğin isyanına sebep olmuş,  “Komünizmi tel’in mitingleri” de solcu etkinlikleri yöneten öğretim üyelerine (Pertev Naili Boratav-Behice Boran-Adnan Cemgil-Niyazi Berkes vs..) göz yuman yöneticileri hedef almıştı. Rektör istifaya zorlanmış ve komünist felsefe öğretmeni Behice Boran’ın devamlı faaliyet gösterdiği  “Türkiye Gençler Derneği”  basılmıştı. Bu zincirleme gösteriler ve baskılar büyük yankı bulmuş ve Türk Milliyetçi gençliği TBMM’ye kadar sesini duyurmuştur. Fakat hükümet yanlısı gazetelerde, Türkçü gençlere ve kuruluşlarına günlerce devam eden aleyhte neşriyatta bulunuldu. Polisimiz durmadan sorumlu aradı ve yüzlerce genci karakollara doldurdu. Biz üç arkadaş, (Ben-Halük Karamağralı(Prof)-Ata Ogan(rahmetli-Avukat) sorumluluğu üstlenerek sanık olarak bir yıl süreli davâda, Milliyetçi görüşlerimizi ısrarla savunarak, beraat ettik.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları