Erivan'a gitmek ya da gitmemek!

İşte bütün mesele buydu, Hamlet’in ünlü monoluğunda söylediğine benzer biçimde:
Olmak ya da olmamak!
İşte bütün mesele bu...
Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan-Türkiye Milli Maçı için gideceği resmen açıklandığında bunları düşündüm. Türkiye  “olmak” istemiyor mu acaba? Tersine bir irade, yani iradesizliğin başka bir biçimini mi sergiliyor?
Gerçekte Sayın Gül’ün güncel anlamda Erivan’a gidip Türkiye’nin Kafkaslar’da, Gürcistan işgalinden sonra iyice azalan etkinliğini daha da güçsüzleştirmekten başka bir işe yaramayacak bu talihsiz, dramatik girişimini yargılamadan önce şu gerçeği apaçık belirtmekte yarar var: SSCB’nin çöküşünden sonra Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, siyasileri Azerbaycan’a rağmen hep Ermenistan’la diyalog
aramışlardır.
1992 yılında Türkiye gazetesinde çalışırken, Demirel hükümetinin Ermenistan’a gizlice buğday yardımı yaptığını öğrenmiştim. İlk bakışta insani yardım olarak kimsenin buna diyeceği yoktu. Ancak Ermenistan’ın eli kanlı çeteleri Rus Ordusu’nun da işbirliğiyle Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal etmişlerdi, kadın, çoluk, çocuk, yaşlı, ihtiyar demeden katliama girişmişlerdi. Azerbaycan kan ağlıyordu. Böyle bir ortamda hükümet Ermenistan’a  “insani” amaçlarla gizlice Boraltan sınır kapısını açarak trenlerle yardım gönderiyordu.
Haber Türkiye gazetesinde yer aldı.
Ardından rahmetli Türkeş’in Ermenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan’la Paris’te buluşmak üzere gönderilmesi vb.
Sözü uzatmaya gerek yok. Türk dünyası ile stratejili işbirliği adına her çıkışta iri iri laflar eden Yılmaz, Ecevit hükümetleri Bakü’ye rağmen her zaman Ermenistan’la sözüm ona  “denge” politikası aramışlardır. AKP yönetimi ve Cumhurbaşkanı Gül geçmiştekiler gibi bunu kapalı kapılar ardında yapmıyorlar. Başbakan da bu konuda Azerbaycan lideri İlham Aliyev’in onayının alındığından söz ediyor.
Özetle Sayın Gül’ün Ermenistan’a gezisi orta vadede Mısır’ın İsrail’le anlaşmasına benzeyecek biraz. Türkiye, Arap dünyasında geçmişte Mısır nasıl tecrit edildiyse Türk dünyasından tecrit edilmiş konuma gelebilir. İnşallah öyle olmaz!
 “Belirsiz”  bir  “barış”  için belirli ve anlamlı dost ve kardeş koca bir coğrafyayı bir kalemde harcarsak yarın şapkayı masaya koyduğumuzda o masanın bomboş olduğunu göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları