Ermeni meselesi ve gerçekler / Yiğit Tokat

Ermeni meselesi ve gerçekler / Yiğit Tokat
Tarihimizi her yönden iyi bilmeliyiz ki yaşanan hadiseleri doğru bir şekilde ifade edebilelim.

Osmanlı Devleti’nde diğer milletler gibi Ermeni tebaası da önemli bir yere sahipti. Müslüman tebaa haricinde Ermeniler gerek devlet kademelerinde gerekse sosyal alanda önemli mevkidelerdi. Cephelerde bulunan Türklerin yerine devlet kademelerinde, bürokraside yer almaları bunun yanında zanaat, tarım ve ticarette söz sahibi olmaları, Müslüman halk ile uyum içinde olmaları, Ermenilerin Millet-i Sadıka (Sadık Millet) diye adlandırılmasında rol oynamıştır. Kendilerine atfedilen bu onura rağmen ne yazık ki, en ufak çıkarlarında bağlı bulunduğu devlete nankörlükle cevap verildi ve kardeşlikten ihanete uzanan bir süreç böyle yaşandı.

***

Ermeniler ilk olarak 1878 yılında Osmanlı-Rus savaşında bağımsızlık isteklerini dillendirmeye başlayarak bu tarihten itibaren birçok propaganda ve eylemlerde bulunmuş; Türklerin çeşitli yöntemlerle kendilerine zulmettiklerini iddia etmişlerdir. Ermeni Patriği Nerses Vorçe Bediyan, özerklik noktasında Avrupalı devletlerin yardımını bile istemiştir. Nankörlüğe götüren en önemli sebebin ise 1789 yılında ortaya çıkan “Fransız İhtilali” olduğu söylenebilir. Çünkü Fransız İhtilali milliyetçik duygusunun kuvvetle ortaya çıkmasına ve bağımsızlık fikrinin diğer etnik unsurların bu yönde adım atmalarına zemin hazırlamıştır. Bundan istifade Ermeniler ve onlara destek olmak isteyen emperyalist devletler boş durur mu? Ermeniler haricinde diğer gayrimüslim halklarda bu ayrılıkçı hareketleri göremeyiz. Sonrasında meydana gelen I. Cihan Harbi sırasında ülke topraklarından bir an olsun gözünü ayırmayan emperyalist güçler ve özellikle Rusya, bu yönde Ermenileri kışkırtarak bağımsızlık hareketlerine destek olmuştur.

***

Ermeni cemiyetlerinden olan Taşnak ve Hınçak Komiteleri halkını silahlandırmak ve teşkilatlandırmak için var gücüyle çalışmalarına devam etmekteydiler. Özellikle Rusya’dan güç alan Ermeniler başta Doğu illeri olmak üzere Van, Adana, Maraş, İskenderun bölgelerinde Müslüman halka karşı kıyım sürecine girişmişlerdi. Ermenilerin, Osmanlı tebaası oldukları andan itibaren sürekli asimilasyona ve baskılara maruz bırakıldığını savunan Bağımsız Ermenistan – Hınçak Komitesi, Ermeni halkının Osmanlı sınırları içerisinde hiçbir zaman güvende olmadığını, bağımsız bir Ermenistan kurulmadan bu halkın rahat etmeyecekleri propagandası yapmakta idi.

Devlet kademelerinde en üst mertebelere çıkan askerlik bile yaptırılmayan Ermeniler güvende ve huzur içinde yaşamıyorlar mıydı yani!

Tarih, hainleri hiçbir zaman affetmez. Hâlbuki hiçbir veri ve kaynak bu bilgileri doğru çıkarmamaktadır. Talat Paşa, isnat edilen suçlara karşın Ermenilerin tarihte her zaman iyi bir vatandaş olduklarını, devlet kademelerinde hatırı sayılır mevkilerde görev aldıklarını kitabında açıkça dile getirmiştir. Üstelik Talat Paşa anılarında Ermeniler için şu ifadeleri de söylemiştir: “…savaş zamanında ticaretlerini sürdürüyorlar, çok para kazanıyorlar, rahat ve huzur içinde yaşıyorlar.”

***

Ülke içinde başlayan huzursuzluklar ve Müslümanların öldürülmesi “Ermeni Tehciri”ni gündeme getirmiştir. Burada dikkat çekmek isterim ki, Ermeni Tehciri kararı Talat Paşa tarafından alınmamıştır. Dönemin Dahiliye Nazırı Talat Paşa, ordu tarafından hazırlanan tehcir kanununun yöntemine karşı olmakla beraber bu kanununun onaylatılmasına rıza göstermemiştir; fakat orduda hazırlanan kanun kabineye sunulmuş ve 1915 yılında yürürlüğe girmiştir. Tehcir Kanunu ile ülke sınırlarında bulunan yaklaşık 400 ila 430 bin arasındaki Ermeni Irak ve Suriye’ye göç ettirilmiştir. Maalesef bu göç sırasında yaşanan karşılıklı olaylar istenmeyen durumları da beraberinde getirmiştir. Ermeniler göç süresince jandarma ve polis karakollarını yakıp yıkmış, vahşi yöntemlerle masum Müslüman halkı katletmekten geri durmamışlardır.

Maraş Zeytun, Van, Yozgat Boğazlıyan, Adana, Bursa ve birçok ilde katliamlara yol açmışlardır. Maraş Vali Muavini asiler tarafından katledilmiştir. Müslüman kadınların ırzlarına geçilip öldürülmüştür. Hamile kadınların karınları deşilmiştir. Çocuklar diri diri toprağa gömülmüşlerdir. Özellikle Van ve Erzincan vilayetlerinde yaşanan zulüm dile getirilemeyecek kadar acıdır. Kim beklerdi ki böyle bir vahşeti, hainliği. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözü hiçte boşa söylenmemiş anlaşılan.   

***

Yaşanan göç ettirme hadisesinde Osmanlı Devleti’nin yapmış olduğu en ufak bir hareket Ermenilerin yapmış olduğu kıyım ve işkencelerden daha çok gündem oluyor ne yazık ki. Devletimizin her fırsatta arşivlerimizi açalım önerisine, Ermeni Soykırımı’nı kabul eden hiçbir devletten cevap gelmemektedir. Ermeni Soykırımı koca bir yalan olmakla beraber emperyalist devletlerin bizi sıkıştırmaya çalıştığı bir karttır.

Tarihimizi her yönden iyi bilmeliyiz ki yaşanan hadiseleri doğru bir şekilde ifade edebilelim. Bu hususta da dik duruşumuza devam etmeliyiz.