Kendisine bile bakmaktan aciz, alkolik, yokluk içinde bir annenin evlilik dışı dünyaya gelen çocuğuydu Patricia. O kadar yokluk içindeydiler ki, annesi 3 çocuğuna bakabilmek için çoğu zaman kapı kapı dolaşıp yemek dileniyordu.
Evlatlık verildi cehennemi yaşadı. 34 yaşında özgürlüğü tattı
Öz annesi tarafından çocuk yurduna bırakıldı, onu evlat edinen aile tarafından düzenli olarak işkence gördü. Tam 17 yıl boyunca yanlışlıkla akıl hastanesinde tedavi gördü. 34 yaşına geldiğinde artık hayatı bambaşkaydı… Patricia’nın sıra dışı hikayesi sizi çok şaşırtacak…
5 yaşına geldiğinde annesi diğer iki kardeşini yanında tutarken hiç açıklamadığı bir sebepten ötürü Patricia’yı çocuk bakım yurduna verdi.
Daha sonra Patricia İtalyan göçmeni bir çift tarafından evlat edinildi ve adı Marie olarak değiştirildi.
Sadist çift, küçük kızı evin mahzenine kapatıp, ona sistematik bir şekilde işkence etti.
Çiftin toplum içindeki saygın konumu, küçük kızın yaşadıklarını çevreden kolaylıkla gizledi. Babanın balıkçılık işletmesi vardı. Kızlarına çok güzel kıyafetler, oyuncaklar alıyorlardı. Ama akşam olup da eve kapandıklarında, disiplin adı verilen eziyet seansları başlıyordu. En ufak bir hatada küçük kıza sistematik işkenceler uygulanıyordu.
Marie 17 yaşına geldiğinde depresyondan felç geçirdi. Kas spazmları ve boğularak ölmesine sebep olabilecek denli yoğun astım krizleri geçiriyordu.
Halüsinasyon da gördüğü için doktorlar ona yanlışlıkla şizofreni teşhisi koydular. Bundan sonraki dile kolay, 17 yılı akıl hastanesinde geçti.
Umutsuzluk ve çaresizlik içinde kıvranan Marie, yemek yiyemiyor, fazla kımıldamıyor ve intihar etmeyi sıkça düşünüyordu. 34 yaşına geldiğinde doktorlar Marie’nin durumunu yeniden değerlendirdiler.
Onun şizofren olmadığına, ağır depresyon geçirdiğine ve panik atak yaşadığına karar verdiler. Arkadaşlarının ve kendisini seven birkaç sağlık görevlisinin yardımıyla Marie hastaneden çıktı. Terk edilmiş, işkence görmüş, tacize uğramış ve hayatının 34 yılı ziyan olmuştu. Kızgın, öfkeli, umutsuz olmak onun en doğal hakkıydı.
Yaşamın sorumluluğunu üstlenmeden, devlet yardımıyla hayatının sonuna kadar yaşayabilirdi. Ama o bu yolu seçmedi. Marie üniversiteye girdi, mezun oldu ve evlendi. Daha sonra; “Harvard bana dünyaya geniş bir pencereden bakma şansı ve yeniden deneme cesareti verdi” diyecekti.
Psikiyatrik hastalarla çalıştı, konferanslar verdi ve biyografisini yazdı. 58 yaşına geldiğinde, 17 yılını geçirdiği akıl hastanesine yönetici olarak atandı. Bir zamanlar esir olduğu hastanenin müdürü oldu.
Daha sonra 1986 yılında Marie'nin hayatı "Nobody's Child" isimli bir TV filmine konu oldu.