Exeter okulu cumhurbaşkanı mı yetiştiriyor?

Meraklılarından başka kimse tanımazdı, bilmezdi, hatırlamazdı. Exeter Üniversitesi bir yıldız daha parlattı. İstihbaratçı yetiştirir diyorlar ama Türklere başkan da yetiştiriyor. 
Neden aynı aday üzerinde ısrarla direniyorlar? Bir tek aday yerine birçok aday olsa ne olur? Bunda Türkiye için ne sakınca var? Daha çok aday CHP’ye ne zarar verir? Mesela ben sıraladığım favori adaylarıma Onur Öymen’i de eklemek isterdim. Hep unutuyorum. Kendisi o kadar nazik ve sakin ki unutturuyor.
Kılıçdaroğlu kadrosunu özgür bırakmadı. Bunu yaparak durumun “bir proje olduğu niteliğini” gösterdi. Yani değiştirilemez bir şey. Ama başka projelerde de gördük ki az çok tahribat da yapsa projeler değiştirilebiliyor.
Partilerin kendi içlerinde yapılan anketlerde çok parlak adaylar vardı. Kadınlar bile vardı. Bence Emine Ülker Tarhan, Meral Akşener ‘olan’dan iyi adaylardı ve tepki toplamazlardı.

***

Gezi’yi ne çabuk unuttunuz, Berkin’in cenazesini ne çabuk unuttunuz, işçi mitinglerini ne çabuk unuttunuz, Arslanlı Yol’u ne çabuk unuttunuz? Onlar aynı zamanda seçmendi. Nerde kaybettiniz onları? Mesele 20 vekil bulmakmış. Spordan anlamıyorum ama adam adama markaj lafına bu arada ihtiyacım oldu. İşte bu yapılabilirdi. Adam adama markaj yapılır, ilk imzaya cesaret verilir, milletvekillerinin heyecanı tazelenirdi. Bu, falan beyin filan hanımın meselesi değil, Türkiye’nin meselesidir. Orta Doğu siyasetine müdahil olmak için Arapça bilmek yetmez. Hatta siyaset bilmek de yetmeyebilir. Antiemperyalist bir zihniyetle ve ruhla hadiselere bakabilmek lazımdır. Atatürk, saltanatçı bir kumandan olsaydı; sadece zekası, eğitimi, iyi niyeti, Türkiye’yi ve dünyayı değiştirmeye yeter miydi.
Liderlerimizin olaya bu açıdan bakması lazımken, onlar “antidemokratik” tavırlarda direniyorlar. Tavırlar antidemokratik, zihniyet emperyalist. Türkiye’ye lazım olan bu değil ki.
Şimdi 20 vekil bulmaya çalışıyorlar. Çok absürd(saçma)bir teklifim var; vekil olmak şart mı? Vekilin aslisi olarak ben ilk imzayı koyuyorum.
Ne oldum dememeli dönemleri başladı. Ne oldum dememeli ne olacağım demeli derler ya. Kur’ani temellere dayalı halk hikmetlerinden biridir.
Televizyonda Tayyip Bey’i ‘itiraz ediyorum’ derken gördüm. Hem de yargıya itiraz ediyor, ağzım açık kaldı. Tayyip Bey, yargıya itiraz eder miydi. Bir emir verir, sonra rahatına bakardı.
Bunu niçin söylüyor sonra öğrendim. Meğer böcekçi polisleri denetimli serbestlik şartıyla bırakmışlar. Şimdiye kadar böyle şey duydunuz mu? Tayyip Bey’in aleyhine olacak bir şeyde yargı bu kadar özgür olabilir miydi? İşte “ne oldum dememeli ne olacağım” günleri başladı. Kırk yıldır söylüyorum; tul-i emel(uzun emel hatta proje(!)) yapmayın diye. Koşullara göre davranın, dürüst olun, haklı olun diye. Laf dinlemiyorlar ki...

Yazarın Diğer Yazıları