Ey Almanya

Milyonlarca Yahudi'yi, fırınlarda yakan Almanların, Türkiye'yi Ermeni soykırımı ile suçlaması, anladığım kadarı ile bizlere bir mesaj. Bir Alman meslektaşımla konuştum, anlattığı çok dikkat çekici. Almanların Erdoğan'ın sürekli Almanya'ya ve Avrupa'ya dayılanmasına misilleme olarak bu yasanın geçirildiğini ileri sürdü. Gerçek dünyada, süratle itibar kaybeden Türkiye'ye Almanlar, iplerin ellerinde olduğu mesajını vermişler. Ankara'dan yapılan yumuşak tepkiler bile, Berlin'i pek etkilemediği duygusunu size vermiyor mu?

Herkesin aklına geleni, bir de ben yazayım. Yani nedense Türk halkı, Alman arabaları, Volkswagen, Audi, BMW'yi almaktan vazgeçmiyor. Teknoloji üretemeyen ülkemde, devletin makam arabaları bile Mercedes. Mesela tepki olarak Almanya'daki vatandaşlarımız, birikimlerini Alman bankalarından çekebilir. Her zaman olduğu gibi işimiz, laga, luga. Ermeni tezini savunan çok kişi Türkiye'de el üstünde. Hatta siyasi liderler bile soykırım konusunda, onlara hak verip Ermenistan'da anıtı ziyaret etmedi mi? Ne bekliyorduk?

Amerika'da yaşayan Türkler de, kıta yüzeyinde bu konuyla mücadele ediyor. Washington'da, California'da, daha değişik amaçlı aynı konu üzerine açılan davalar var. Hoş o mücadeleyi de, ne yazık ki Ankara'nın tutumu yüzünden kaybetmek üzereyiz. Resmen Almanlar, mültecilerle ilintili vize konusunda geri adım atmayacakları yolunda tavır koydu. Dolaylı soykırımı diyen Obama'yı, bizimkiler neden affetti? Gerçeği görme zamanı geldi de geçiyor.

Devletler güçlüyken bu tür girişimler başlamaz. Ne zaman bir ülke dışarıda zayıflar, bu tür düzinelerle tasarı ortaya atılır. Duyduğumuz, Dersim konusunda ve Trabzonlu Rumlara katliam yapıldığı üzerine tasarılar hazırlandığı. Yunanistan ile Avrupa Parlamentosu sırada. Hangisi ile dövüşeceksiniz?

***

Gelelim önemli konulara. Suriye ordusu Rakka'ya girdi. Bu bölgedeki IŞİD'li teröristler, süratle Türkiye sınırını geçmeye çalışıyor. Bu arada Bayır Bucak düşmek üzere. Burasının Suriye kuvvetlerinin eline geçmesi sonrasında, Rus pilotun vurulması olayının bedeli Türkmen kardeşlerimize çıkarılacak. Yakında IŞİD'li terörist kardeşlerimize de kucak açma durumundayız. Son operasyonlarda, IŞİD ile birlikte El Nusra'nın da gerilediği ve işgal ettiği bölgeleri terk ettikleri söyleniyor. Öte yandan, Erdoğan'ın gidecek dediği Esad, yerini sağlamlaştırıyor. Yabancı basında Türkiye'nin Esad rejimi ile diyalog yolları aradığı yazılıyor.

Şu aralar, New York'taki duruşmada ortaya çıkan önemli noktalar, iddianameye ekleniyor. Mesela "Kara Para"nın aklanma metodu. TMSF tarafından, yani devlet tarafından el konulan bankaların, nasıl para aklamada kullanıldığı anlatılıyor. Bu yalnızca küçük bir miktar. Ama Amerikalı Federal savcının suçlamalarında, bu dava konusunda CIA (Merkezi İstihbarat Örgütü) tarafından toplanan, bağımsız ve bizlerin bugüne kadar duymadığımız konular var. Amerikan basını ABD'nin 2011'den bu yana bilgi topladığını yayınladı. İşte bu nedenle, bu duruşmaların, kime ve nerelere kadar uzanacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu arada, Reza Zarrab'ın anlaşmalı olarak ABD'ye gidip teslim olduğu yolunda yandaş basında çıkan haberlerin de, asparagas olduğu anlaşıldı. Bilmiyorum, Amerika'dan gelen haberler burada ne kadar sansürleniyor. Benim önerim; yabancı kanalları ve resmi radyoları izlemek.

***

Dikkatimi çeken bir başka konu, Trump'ın Cumhuriyetçi Başkan adayı olmasına, Rusların ne kadar sevindiği. İngilizce yayın yapan Rusya Bugün (RT) Televizyonu, âdeta Trump için kampanya yapıyor. Sürekli Hillary Clinton eleştiriliyor. Bu köşeyi okuyanlar Trump konusundaki görüşlerimi de bilir. Cumhuriyetçi Parti Kurultayı'nda bir sürpriz olabilir. Mesela Trump adına seçilen delegeler, parti talimatıyla kalkıp bir başka adayı başkanlık seçimine sokabilirler. Amerikan siyasi tarihinde bunun da örnekleri var.

Son olarak, ABD'den yazan sevgili Oray Eğin'e bir çift sözüm var. Washington'dan İlhan Tanır'ın haber kaynakları konusunda yazdıkları doğru değil. Ben, ne Tanır'ın yazdığı yeri, ne de ilişkisi olduğu söylenen grubu desteklerim. Ama Washington'da habercilik yapanlar bilir, normal basın toplantısı bitince, kameralar ve mikrofonlar kapatılır, herkes sözcünün etrafında toplanır. Buradaki açıklamalarda kaynak belirtilmez. Kaynak sözcü olsa dahi. Biz gazeteciliğe, yazarlıkla değil muhabirlikle başladığımız için bunu biliriz. İlhan, Washington'da basın toplantılarını en çok izleyen bir muhabirdir. Benden söylemesi.

 

Yazarın Diğer Yazıları