Fahrettin Paşa da hep "somonlu suşi" yermiş zaten cephede!

Diğer resepsiyon davetlileri, tartışma yaratma ihtimalini göze alamadıklarından olmalı değinmemişlerdi -değinen vardıysa da benim gözümden kaçtı- Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni yazınca öğrendik. Cumhurbaşkanı'nın ev sahipliğinde yapılan 30 Ağustos resepsiyonunda;

Ana vatanı Meksika, Orta ve Güney Amerika olan, ağırlıklı olarak Endonezya, Güney Cava, Tayvan, Vietnam, Tayland, Filipinler, Sri Lanka, Malezya, Hawai, İsrail, Güney Çin ve Kuzey Avustralya'da yetiştirilen, Türkiye'de ise yeni yeni sadece Mersin'de ve çok sınırlı sayıda yetiştirilen, adedi de 20 TL'yi bulan "Ejder meyvesi"nden, yine ana vatanı Meksika ve Guatemala olan Ciha tohumu eşliğinde, "smoothie" (Ulusal Meksika Detoks Günü kutlanan çünkü)...

Ağırlıklı olarak Çin, Hindistan, Vietnam, Filipinler, İsrail, Teksas, Florida ve Kaliforniya'da yetiştirilen, Türkiye'de ise sadece Mersin'de ve çok sınırlı miktarda yetiştirilen "Liçi meyvesi" eşliğinde "Efuli"... (Derler ki, Atatürk de bu egzotik karışımdan bir "shot" aldıktan sonra vermiş "Ordular ilk hedefimiz Akdeniz" emrini!!!)

Yerli ve millî olmadığı adından belli- "Starex meyvesi eşliğinde Aloevera" (Parisli dermatologlar onur konuğuysa demek)...

Ve...

- Orman Meyveli Special, Bahçe Naneli Limonata, Taze Sıkılmış Portakal, Taze Sıkılmış Greyfurt, Taze Sıkılmış Havuç, Taze Sıkılmış Elma ile...

- Pataşur içerisinde Çerkez Tavuğu,

- Atlantik ve Pasifik Okyanusları'nda bulunan Somonlu, Japon mutfağının vazgeçilmezlerinden "Suşi"... (Hemen burun kıvırmayın, Fahrettin Paşa, somonlu suşisini yemeden zinhar adım atmazmış cepheye...)

- Tartalet içerisinde Antakya usulü Humus,

- Susamlı Levrek Simidi,

Ve... (Allah'tan insafa gelmişler de);

-  Aydın usulü kuzu çöp şiş, ikram edilmiş.

***

Bu menünün konsepti, -ağam bizimle eğleniyi zahir- "milletin evinden ikram"mış!

***

Emine Hanım "kendi evinde" komşularına gün daveti verirken yahut kendi aralarında torun tombalak toplandıklarında istediği menüyü hazırlayabilir.

Yahut...

Tayyip Bey "kendi evinde" eşe dosta "ziyafet" çekerken, cebinin el verdiği ne varsa; beyaz trüf mantarından, Beluga havyarına, Chocopolige'den Kopi Luwak kahvesine "sofrasını" dileği  "lüks gıda"yla donatabilir...

Löp löp et, pıt pıt yağ olsun, yarasın, gözümüz yok.

Ama "milletin evi"nde...

Üstelik de ev sahipliğini "Başkomutan" sıfatıyla yaptığı, "30 Ağustos" gibi özel kimliğe sahip bir günde...

186 bin Türk askerinin, 195 bin Yunan askerine karşı...

Yunanın 3 bin 152 hafif makinelisine karşı 2 bin 25 hafif makineli tüfekle...

Yunanın 1002 ağır makinelisine karşı, 839 ağır makineli tüfekle...

Yunanın 344 topuna karşı 323 top...

50 uçağına karşı 10 uçak...

3 bin 828 motorlu aracına karşı 208 motorlu araçla...

Ve bu kadarını da ancak ve ancak "ülkenin bütün kaynaklarının emrine verilmesi, halkın varını yoğunu ortaya koyması sonucu sağlayabilmiş" şekilde...

Yani;

Yokluk, yoksulluk, imkânsızlık, darlık şartlarında...

Bir tas sıcak çorbayı ziyafet sayanların kazandığı zaferin yıldönümünü, bir tas sıcak çorbayı hakir gören bir yaklaşımla -niyet bu değilse bile yarattığı algı böyle- anmak nedir bilemiyorum ama ne olmadığı belli;

O zafere saygı alameti değildir...

Minnet göstergesi değildir...

Gurur ifadesi değildir...

***

Onu da geçtim...

Şu kriz günlerinde millet evine patates, soğan, yumurta götürmekte zorlanır haldeyken, "milletin evinden ikram" başlığı altında milletin sofrasına ayda bir bile koyamadığı, geleneğinde olmadığından zaten koymayı da aklına bile getirmediği bir menünün servisi, bu ülkenin açlık sınırındaki milyonlarına tek kelimeyle hakarettir;

Ayıp.

Gazetecilere "sürpriz" diye ikram eden ilgilinin övünmesi değil utanması gerekir!

***

"Türk Dünyası" derken?

 

Tam, Türk Konseyi'nden gelen haberleri umutla okur, "acaba mı?" diye bir tatlı heyecana kapılırken, yine şaşırtmadılar!

"Tıpkı Balkanlar gibi genel olarak Kuzey Afrika'yı, özellikle de Filistin'i, Türk dünyasının dışında görmüyor"muşlar!

Anlayacağınız, kafa aynı kafa!

Afganistan deseler anlayacağım...

Hindistan deseler anlayacağım...

Yemen'i, Filistin'i vs. "Osmanlı bakiyesi" diye ansalar onu da anlayacağım...

Ama "Türk Dünyası" ne alaka?

"Türk birliği" başka, "Müslüman birliği" bambaşka, birbirinin muadili olamayacak, birbirleriyle eşleşemeyecek iki ayrı şey; bir türlü anlamadılar, anlamayacaklar!

***

DÜZELTME

 

Dünkü yazımda "FETÖ'yle ilişkilendirilerek cezaevine konulan gazeteciler"den bahsederken, Ahmet Turan Alkan'ı da "içeridekiler" arasında saymıştım; mazeret değil ama "dişsel durumlar"a paralel uykusuzluk, yorgunluk, bitkinlik hallerine vermenizi diler, Alkan'ın da tahliye edildiği düzeltmesini yapar, benim hiçbir veriye dayanmayan "hissi" tezimin de böylece çökmüş olduğu gerçeğini arz ederim...

Not: Bu kadar dürüst yazar da bulamazsınız bu alemde!

Yazarın Diğer Yazıları