Faiz düşer mi Dolar yükselecek mi?

Merkez Bankası'na atanan başkan 3. ayına girdi.

Yeni başkan ne kadar başarılı olacak?

Önce yanıtını aramamız gereken bir soru var:

Bu ülkede Merkez Bankası başkanları neden sık sık değişiyor?

Aslında değişim de demeyelim.

Son yıllarda siyasi yönetime Merkez Bankası başkanı dayanmıyor. Hepsi hırpalanıp, yıpranıp gidiyor.

Kemal Sunal'ın bir filminde ilginç bir replik vardı:

Bana Mazlum'u getirin!

Mazlum kimdi?

Sinirli ve stresli bir gazino patronunun rahatlamak için dayak attığı bir kişi!

Patron ne zaman sinirlense bana mazlumu getirin diyordu.

Mazlumu getiriyorlar gazino patronu bir güzel dövüyor ve sonra rahatlıyordu. Öyle ki gazino patronuna maalesef mazlumlar dayanamıyordu.

Perte çıkan mazlum gönderiliyor yerine daha dayanıklı bir mazlum getiriliyordu. Bir süre sonra bu mazlum da yediği dayaktan işe yaramaz hale gelince gazino patronu tarafından gönderiliyordu.

Türkiye'de son yıllarda o kadar çok Merkez Bankası başkanı değişti ki, her gidenin arkasından nedense aklıma bu filmin sahneleri geliyordu.

Naci Ağbal, gerçekten tecrübeli bir bürokrat işi bilen bir siyasetçi.

Bilgi ve beceri yetmiyor

Naci Ağbal ile ilk kez Bayburt'ta İhracatçılar Meclisi'nin toplantısında karşılaşmıştım.

Bir arkadaşım, bu kişi geleceğin Maliye Bakanı olacak demişti.

Gerçekten de Naci Bey bir süre sonra politikaya atıldı AKP'den milletvekili seçildi ve maliye Bakanı oldu. Naci Bey'in başarılı bir maliye Bakanı olup olmadığını bilemiyorum çünkü AKP döneminde son on yıldır ipler hep Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinde işte bu nedenle Merkez Bankası görevinde de başarılı olup olamayacağı konusunda açıkçası tereddütlerim var

Her ne kadar kendisi başarılı bir teknik eleman ise de Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ortam Naci Beye istediği gibi hareket etme imkânı tanımıyor.

Aslında Merkez Bankası başkanı olarak göreve çok iyi başladı.

İlk olarak yurtdışında yerleşik yabancı fonlarla görüşmeler yaptı, onlara Türkiye'yi anlattı. Neler yapabileceğini anlatıp, onlara güven verdi. Ve gerçekten de Türkiye'ye bir miktar fon girişini sağladı.

O fon girişiyle birlikte dolar 7.180 seviyesine kadar geriledi ancak cuma günü bir kez daha gördük ki, Naci Bey'in aslında yapabileceği pek fazla bir şey yok!

Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın faiz ile ilgili takıntısı aslında takıntı da demeyelim düşünceleri Naci Bey'in çalışma alanını kısıtlıyor.

Merkez Bankası başkanı bağımsız olmadığı sürece ne kadar başarılı bir birikime sahip olursa olsun yapabileceği fazla bir şey yok.

Erdoğan konuştu dolar arttı

Cumhurbaşkanı Erdoğan faize karşı olduğunu ve bunun düşmesi gerektiğini bir kez daha tekrar etti. Her ne kadar Erdoğan ortaya konuştuysa yani "beni dinlerler ya da dinlemezler bilemem" diye bir cümle kullandıysa da dünya biliyor ki orada bir mesaj var bu mesajın muhatabı Merkez Bankası. Erdoğan'ın bu konuşmasından hemen sonra bir baktık dolar yeniden yükseldi yüzde 1,30'a yakın pirim yaptı.

Burada Erdoğan'ı da eleştirmeye kimsenin hakkı yok!

Halk Cumhurbaşkanı Erdoğan'a oy verdi ve "senin politikalarına oy veriyorum" dedi.

Yani Erdoğan istediğini yapmakla haklı.

Halk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tanıyor biliyor ve ona göre oy veriyor.

Buradan anlatmak istediğim şu: Kimse uzun vadeli bir faiz artışı veya kalıcı faiz oranı beklemesin! Cumhurbaşkanı Erdoğan bir noktadan sonra tekrar devreye girecek ve faizlerin tekrar düşmesine neden olacak!

Çünkü Erdoğan yüksek faizin ekonomiye zarar verdiğini düşünüyor.

Evet doğru! Gerçekten yüksek faiz hangi ülke olursa olsun ekonomiye zarar verir üretimi durdurur, hayatı çekilmez hale getirir.

Burada sorgulanması gereken de şu: Türkiye'yi yüksek faize kim mahkûm etti ya da kim mecbur bıraktı?

Bütün dünyada eksi faiz var iken Türkiye bugün neden dünyanın en yüksek faizini ödeyen ülke konumunda?

Çift taraflı bir bıçak gibi

Daha birkaç ay öncesine kadar damat aracılığıyla faizler sert düşürülmedi mi?

Düşürüldü! O halde başarılı olduk mu? Hayır!

Yüksek faiz antibiyotik gibidir. Vücuda hele de yüksek dozda verdiğiniz zaman bir yandan tamir eder ama diğer yandan da iyi olan birçok şeyi alıp götürür.

Türkiye bugün yüksek dozda antibiyotik almış gibi bir yandan bir şeyleri tamir ediyor bir yandan da bir şeyleri yok ediyor.

Ortada yüksek faiz nedeniyle ciddi bir maliyet artışı var. Üretim yok, hayat pahalılığı var.

İşsizlik çok istihdam yok!

Tüm bunların nedeni yüksek faiz.

Bankalar yüzde 20'ye yakın bir oranla para topluyor. Bunun üzerine dört puan maliyet 2-3 puan da kendi kârını koyuyor.

Doğal olarak yüzde 30'a yakın bir oranda faizle sanayiciye kredi olarak veriyor.

Yüzde 30 faizle bankadan borç alan bir iş adamı nasıl para kazanabilir?

Yüzde 30 bankadan maliyetle para alıyorsa bunun üzerine işçi maaşı, sigortalar elektrik ve daha birçok maliyeti de koyup en az %60 fazlasına satmak zorunda. Yüzde 60 fazlasına sattığı zaman da, 10 TL'ye aldığınız bir ürünün maliyeti 16 TL olacaktır.

Türkiye kısır bir döngüye girdi ve işimiz gerçekten zor.                      

Yazarın Diğer Yazıları