Felaket gerçekleşmeden önce neredesiniz?

Yeni bir depremle sarsılmış canımız yanmışken; son 20 yılın en büyük dört depremini ve bizden aldıklarını kısaca bir hatırlayalım mı?

* 1999 Gölcük depremi. 45 saniye süren 7.4 büyüklüğünde depremde resmi kayıtlara göre yaklaşık 18 bin kişi hayatını kaybetti. 20 binden fazla kişi de yaralandı.

* Bu depremden yalnızca 3 ay sonra yaşanan 1999 Düzce depremi. 7.2 şiddetindeki deprem, 30 saniye içerisinde 845 kişinin hayatını kaybetmesine, 5 bine yakın kişinin de yaralanmasına sebep oldu.

* 2003 Bingöl depremi. 6.4 büyüklüğündeki depremde 176 kişi öldü, pek çok kişi yaralandı.

* 2011 Van depremi. 2 hafta ara ile gerçekleşen 7.2'lik ve 5.6'lık depremlerle 644 kişi yaşamını yitirdi ve 2 bin kişi yaralandı.

Ve tüm bu can kayıplarının yanı sıra, yıkılan evler… Evsiz kalan, aylarca konteynırlarda yaşamak zorunda kalan insanlar… İş yerleri yıkılanlar… Sıfırdan başlayanlar…

Bunlar yalnızca son 20 yılın en büyük depremlerinin sebep olduğu kayıplar…

Öncesi ve aralarda yaşanan daha küçük şiddetli depremler, onların sebep olduğu can ve mal kayıpları… Henüz etkisini üzerimizden atamadığımız, büyük bir paniğe yol açan birkaç ay önce gerçekleşen 5.8 şiddetindeki İstanbul depremi…

Türkiye'nin ciddi deprem riskleri taşıyan bir ülke olduğunun, depremle yaşanılmasını mümkün kılacak önlemler alınmasının elzem olduğunun anlaşılması için verdiğimiz bunca can ve mal kayıpları yetmiyor mu?

Daha kaç depremde kaç kayıpta ciddiye alacağız uzmanları?

Cuma günü Elâzığ ve çevresi, 6.8 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı ve enkaz çalışmalarına dair haberleri yüreğimiz ağzımızda, dualarla takip ettik.

Oysa 6 Ekim'de bir televizyon kanalında Elazığ depremi hakkında uyarını yapan Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, uzun zamandır Elazığ'ın depremselliği ile ilgili konferanslar verdiğini, bu konuda hazırlıklar yapılması gerektiği hususunda uyarılar yaptığını ama pek bir şey yapılmadığını söylüyor ve ekliyor:

"Tıpkı İstanbul'da olduğu gibi."

Hatta pek çok akademisyeni bir araya getirerek bir proje hazırladığını ama bu projenin ilgili yerler tarafından reddedildiğini de vurguluyor.

Ama Prof. Dr. Görür gibi cevabını benim de merak ettiğim asıl soru şu:

Her fay kuşağında depremin er geç geleceği biliniyorken; "Neden daha ortada deprem yokken oralar ele alınmıyor?"

Bunca kayıp yaşamışken, depremin yıkıcı sonuçlarından neden ders alınmıyor ve yeni felaketlerin gerçekleşmesinin önüne neden geçilmiyor?

Elazığ depremi sonrası, uzmanlar yaşanan depremin Malatya ve Maraş'ın güneyinde kırılmaya sebep olabileceği hususunda uyarıyor. Buralarda acil önlemler alınmalı. Depremin ciddiyetle yaklaşılması gereken bir mesele olduğu anlaşılmalı. Ülke genelinde riskli bölgelerde uygulamaya konulacak bir plan, uzmanlarca vakit kaybetmeksizin hazırlanmalı…

Ve yılmadan her deprem sonrası sorduğumuz ancak halen cevabını alamadığımız şu hayati soruya cevap bekliyoruz: 20 yıldır toplanan deprem vergilerimiz iletişim altyapısına, deprem araştırmalarına, afet hazırlıklarına harcanmadıysa, nereye harcandı?

***

Yardımlarınız için:

Türkiye'nin çeşitli yerlerinden ihtiyaçların giderilmesine yardım eden "ihtiyaçharitasi.org" Elazığ için gıda, hijyen ve mutfak gereksinimlerine dair her türden acil yardım ihtiyacını listelemiş. Bu liste üzerinden yardımda bulunabilirsiniz. Bilginize…

 

Yazarın Diğer Yazıları